Afganistan ve İran her ikisi de milli marşlarını 20.yüzyıl boyunca birkaç kez değiştirmişti.
- Afghanistan and Iran both changed their national anthems several times in the course of the 20th century.
Panda, Çin'in millî hazinesidir.
- The panda is China's national treasure.
Deniz Günü, temmuz ayının üçüncü pazartesi günü kutlanan, Japonya'nın ulusal bayramlarından biridir.
- Sea Day is one of the Japanese national holidays celebrated on the third Monday in July.
Ulusal Eğitim Bilgi Merkezi Mesleği bırakan öğretmenler geri döndüklerinden dolayı tahmin edilen bir öğretmen açığının sonuç vermeyeceğini söylüyor.
- The National Center for Education Information says a predicted teacher shortage won't pan out because teachers who left the profession are returning.
Çifte vatandaşlığı seçtim.
- I chose dual nationality.
O bir İngiliz vatandaşıydı.
- She was a British national.
Onlar Güney Afrika uyruklular.
- They are of South African nationality.
Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir.
- Sovereignty unconditionally belongs to the nation.
Hayatını milleti için verdi.
- He gave his life for the nation.
Fransız hükümeti, ulusal bütçeyi vergi mükelleflerinin dengelemesi için meydan okuyan online bir oyunu piyasaya sürdü.
- The French government has launched an online game that challenges taxpayers to balance the national budget.
Kanada civarında bir yerde birkaç dönüm karla ilgili iki ulusun savaşta olduğunu ve bu güzel savaşa tüm Kanada'nın değdiğinden daha çok para harcadıklarını bilirsiniz.
- You know that two nations are at war about a few acres of snow somewhere around Canada, and that they are spending on this beautiful war more than the whole of Canada is worth.
Milli parklarda avlanmaya izin verilmez.
- Hunting is not allowed in national parks.
Avcılık milli parklarda yasaklanmıştır.
- Hunting is banned in national parks.
Avlanmak ulusal parklarda yasaktır.
- Hunting is forbidden in national parks.
Bu ulusal park güzel manzarayla dolu.
- This national park is full of beautiful scenery.
Ülkenin liderlerinin hiçbir seçeneğim yoktu.
- The nation's leaders had no choice.
Birçok ülke Kyoto, Japonya'da 1997 yılında antlaşma imzaladı.
- Many nations had signed the treaty in 1997 in Kyoto, Japan.
O bir İngiliz vatandaşıydı.
- She was a British national.
Vatanseverler kendi milletinin haklarını savundu.
- The patriots stood up for the rights of their nation.
Ulus devletlerin varlığı, dünya'nın geri kalanında Avrupa'ya büyük bir avantaj sağladı.
- The existence of nation-states gave Europe a great advantage over the rest of the world.
The diplomats were advised not to interact with any foreign nationals except on official duty.
After winning the regional tournament, the team advanced to the nationals.
Import tariffs were raised for the national interest.
The boys in between 18 and 20 are of course doing National Service.
The national speed limit for a car on a highway is 70 mph.
The Roma are a nation without a country.
I'm nation sorry for you. -- Mark Twain.
... the British National Health Service? ...
... ERIC SCHMIDT: Is that National Health Service referring to ...