nasi̇p

listen to the pronunciation of nasi̇p
Türkçe - Türkçe
(Hukuk) Nasib
nasip
Bir kimsenin elde edebildiği, sahip olabildiği şey
nasip
Birinin payına düşen şey
nasip
Kısmet, talih, baht
nasip
(Osmanlı Dönemi) pay, hisse, kısmet
nasip
Günlük kazanç
nasip olmak
Fırsat düşmek, elvermek: "Acaba İstanbul'u bir daha görmek nasip olacak mi?"- H. E. Adıvar
nasip olmak
(mutluluk veren ve güzel şeyler için) erişmek, ulaşmak, kavuşmak: "Hiçbir erkeğe nasip olmadığını iddia edeceğim hayat, hep kaçamaklarla dolu idi."- R. H. Karay
nasip olmak
erişmek, ulaşmak, kavuşmak
nasip olmak
Fırsat düşmek, elvermek
gelin ata binmiş ya nasip demiş
son noktaya varıncaya kadar bir işe veya olaya kesin gözüyle bakılmamalı anlamına gelen atasözü
gelin ata binmiş ya nasip demiş
işin sonuna ulaşmadan her şeyin değişebileceğini anlatan atasözü
gelin ata binmiş ya nasip demiş
Kesin sonuç alınmadan hiçbir işe oldu bitti gözüyle bakılmamalıdır anlamına gelen atasözü
Nasip
(Osmanlı Dönemi) ŞISB
Nasip
(Osmanlı Dönemi) SÜHME
Nasip
(Osmanlı Dönemi) BEHR
nasi̇p