motor… teriminin İngilizce Türkçe sözlükte anlamı
- motor
- motor
- motor intentionality
- (Matbaacılık, Basımcılık) Motor amaçlılık, hareket ettirici amaçlılık
- motor
- {i} makine
Bu makine küçük bir motor tarafından çalıştırılıyor.
- This machine is driven by a small motor.
Bu makine, küçük bir elektrik motoru ile çalıştırılır.
- This machine is driven by a small electric motor.
- motor
- {s} (Tıp) hareket kaslarına ait
- motor
- motor çalıştırmak
- motor
- taşıt
Şehirde motorlu taşıt sayısı arttı.
- The number of motor vehicles in the city has increased.
Motorlu Taşıtlar Bölümünde bir sürü arkadaşım var.
- I've got a lot of friends at the Department of Motor Vehicles.
- motor
- (Havacılık) motoru çalıştırmak
- motor
- (Pisikoloji, Ruhbilim) hareketlendirici
- motor
- motorla işleyen
- motor
- devindirici
- motor
- araç
Motorlu araçlar dünyasına hoş geldiniz.
- Welcome to the world of motor vehicles.
Motorlu araç kullananlar, bisikletlileri geçerken en az bir metre emniyet mesafesi bırakmak zorundalar.
- Motorists must leave at least a metre-wide buffer when passing cyclists.
- motor boat
- motorbot
- motor coach
- motris
- motor fan
- vantilatör
- motor fuels
- motor yakıtları
- motor grader
- motor greyder
- motor neurons
- (Tıp) motor nöronlar
- motor oil
- motoryağı
- motor oil
- gaz
- motor scooter
- hafif motosiklet
- motor skills
- (Tıp) motor beceriler
- motor unit
- motor ünitesi
- motor vessel
- (Ticaret) ma/
- motor
- hareket ettirici
- motor
- otomobille gezmek/gitmek
- motor
- motorlu
Motorlu bir tekneyi çalıştırmak için ehliyetin var mı?
- Do you have a license to operate a motor boat?
Tom motorlu tekerlekli bir sandalye satın almak için yeterli paraya sahip değil.
- Tom doesn't have enough money to buy a motorized wheelchair.
- motor body
- motor gövdesi
- motor car
- otomobil
- motor driven
- motor sürücülü
- motor insurance
- trafik kaza sigortası
- motor nerve
- motor sinir
- motor nerve
- hareket ettirici sinir
- motor neuron
- motor sinir hücresi
- motor oil
- motor yağı
Tom motor yağını nasıl düzgün bir şekilde atacağını ve asla rögara atmadığını biliyordu.
- Tom knew how to properly dispose of motor oil and never dumped it down the storm drain.
- motor power
- motor gücü
- motor pulley
- motor kasnağı
- motor scooter
- skuter
- motor shaft
- motor mili
- motor vehicle
- motorlu taşıt
Motorlu Taşıtlar Bölümünde bir sürü arkadaşım var.
- I've got a lot of friends at the Department of Motor Vehicles.
Şehirde motorlu taşıt sayısı arttı.
- The number of motor vehicles in the city has increased.
- motor
- {i} otomobil
Ben onun bir otomobil kazasında kötü yaralandığını duyunca çok şaşırdım.
- I am very much surprised to hear that he got badly injured in a motorcar accident.
- motor bike
- motorlu bisiklet
- motor boat
- motorlu tekne
- motor cycle
- motosiklet
- motor cycle combination
- motosiklet kombinasyon
- motor highway
- motorlu karayolu
- motor home
- Karavan
- motor imagery
- motor görüntüsü
- motor mount
- Motor kundağı
- motor pulley
- motor kasnagi
- motor racing
- Motorlu araçların, özellikle arabaların yarıştığı spor
- motor strain
- Motor gerilimi
The constant feed rate reduces motor strain caused by overfeeding of sample.
- motor support
- motor mesnedi, motor tespit ayakları
- motor vehicle accident
- Motorlu araç kazası
- motor vehicles
- motorlu araçlar
- motor way
- motor yol
- motor-impaired
- Hareket engelli
- motor
- motor ne
- motor
- hareket kaslarına ait
- motor
- {i} İng. otomobil
- motor
- {f} otomobille gitmek
- motor
- (Tıp) Muharrik, oynatıcı, hareket ettiren, hareki, kasları harekete getirici, motor
- motor
- adaleleri harekete getirici
- motor
- elektrik motoru
Bu makine, küçük bir elektrik motoru ile çalıştırılır.
- This machine is driven by a small electric motor.
- motor
- {i} araba
Tom'un üç arabası ve bir motosikleti var.
- Tom has three cars and a motorcycle.
Arabalar satmak benim işim.
- Selling motorcars is my business.
- motor
- (Askeri) MOTOR: İç patlarlı motorlardan herhangi birini ifade eden terim. Mesela; bir araç veya motorbotun içindeki benzin motoru (gasoline motor) gibi
- motor
- hareki
- motor
- psik
- motor
- otomobille gitmek veya götürmek
- motor
- hareket meydana getiren
- motor
- {f} arabayla götürmek
- motor
- hareket nakleden
- motor
- devimsel
- motor alexia
- (Pisikoloji, Ruhbilim) motor aleksisi
- motor aphasia
- (Pisikoloji, Ruhbilim) motor afazisi
- motor apraxia
- (Pisikoloji, Ruhbilim) motor apraksisi
- motor areas
- (Pisikoloji, Ruhbilim) motor alanları
- motor block
- (Tekstil) motor bloğu
- motor bogie
- tahrikli boji
- motor bogie
- motorlu boji
- motor car
- otomotris
- motor car
- oto motris
- motor carriage
- (Askeri) MOTORLU KUNDAK: Bak. "carriage"
- motor column
- (Askeri) MOTORLU KOL: Motorlu araçlardan mürekkep kol
- motor convoy
- (Askeri) MOTORLU KONVOY: Askeri personel veya malzemenin naklinde kullanılan ve tek kontrol altında, refakatli veya refakatsiz, hareket eden iki veya daha fazla araç. Ayrıca bakınız: "convoy"
- motor convoy
- (Askeri) motorlu konvoy
- motor cortex
- (Pisikoloji, Ruhbilim) motor korteksi
- motor cover
- (Tekstil) motor muhafazası
- motor crane
- (Otomotiv) kurtarıcı vinçli kanyon
- motor dispatch service
- (Askeri) MOTORLU HABERCİ HİZMETİ: Sahrada, tümen veya daha büyük birlik karargahları arasında motorlu araçlarla muhabereyi temin eden hizmet
- motor drive
- harekete geçiren şey
- motor driven
- motorla çalışan
- motor driven
- motorlu
- motor effect
- motor etkisi
- motor fan
- (Tekstil) havalandırma aygıtı, Vantilatör
- motor gasoline
- (Askeri) motor benzini
- motor lag
- (Pisikoloji, Ruhbilim) motor gecikmesi
- motor launch
- motorlu sandal, motorbot, motor
- motor light
- (Otomotiv) hafif hizmet motor yağı
- motor lorry
- (isim) kamyon
- motor lorry
- {i} kamyon
- motor maintenance officer
- (Askeri) MOTOR BAKIM SUBAYI, BAKIM SUBAYI: Motorlu araçların muayene bakım ve onarımına nezaret eden subay
- motor march
- (Askeri) motorlu yürüyüş
- motor medium
- (Otomotiv) orta hizmet motor yağı
- motor memory
- (Pisikoloji, Ruhbilim) motor belleği
- motor mounts
- (Otomotiv) motor kulakları
- motor mouth
- çenesi durmayan
- motor mouth
- çenesi düşmüş
- motor mouth
- çenesi düşük
- motor movement
- (Askeri) MOTORLU YÜRÜYÜŞ, MOTORLU İNTİKAL: Bütün unsurları motorlu araçlara bindirilmiş olan birliklerin harekatı
- motor movement by echelon
- (Askeri) MOTORLU KADEMELİ NAKLİYAT: Bak. "shuttling"
- motor neuron
- (Pisikoloji, Ruhbilim) motor siniri
- motor officer
- (Askeri) MOTOR SUBAYI: Bir tabur veya daha üst bir birliğe bağlı motorlu araçların faaliyet, denetleme, hizmet ve onarımından sorumlu karargah subayı. Bu subay; Birlik komutanına ve birlik erkanına, motorlu ulaştırma konularında açıklamada bulunur. Buna "motor transport officer" da denir. Eskiden sadece "transport officer" denilirdi
- motor officer
- (Askeri) motor subayı
- motor park
- (Askeri) motorlu araç parkı
- motor patrol
- (Askeri) motorlu devriye
- motor patrol
- (Askeri) motorlu keşif kolu
- motor patrol
- (Askeri) MOTORLU DEVRİYE, MOTORLU KEŞİF KOLU: Genel olarak, zırhsız bir motorlu araca bindirilmiş devriye veya keşif kolu
- motor plate
- (Fizyoloji) hareket plağı
- motor plate
- (Tekstil) motor plakası
- motor plough
- (Tarım) motorlu pulluk
- motor point
- (Fizyoloji) oynatıcı nokta
- motor police
- motosikletli polis
- motor pomp
- pompalı motor
- motor pool
- (Askeri) oto hizmet parkı
- motor pool
- taşıt parkı
- motor pool
- (Askeri) OTO HİZMET PARKI: Muhtelif teşkil ve şahıslar tarafından ihtiyaç oldukça kullanılmaya mahsus motorlu araçlar grubu. Buna "motor transport pool" da denir
- motor protective switch
- (Tekstil) motor koruma şalterı
- motor relay
- (Otomotiv) motor rölesi
- motor route order number
- (Askeri) OTOBÜSLE SEVK EMRİ NUMARASI: ABD anayurdu içinde sivil otobüs şirketlerine ait otobüslerle seyahat edecek 5 kişi veya daha kalabalık grupların hareket intikallerinin tanınması, kayıt, gizlilik ve idari işlemlerinin yapılması maksadıyla Milli otobüs İdaresi Askeri bürosunca tahsis edilen sembol
- motor scooter
- motosiklet (küçük)
- motor sense
- (Pisikoloji, Ruhbilim) motor duyusu
- motor sergeant
- (Askeri) MOTOR ASTSUBAYI: Motor subayının baş yardımcısı olarak hizmet gören astsubay
- motor switch
- motorlu şalter
- motor tracts
- (Anatomi) sinir yolları
- motor train
- motorlu tren
- motor transport
- (Askeri) MOTORLU ULAŞTIRMA ARAÇLARI: Tank, Skaut ve zırhlı arabalar hariç olmak üzere, personel, silah, teçhizat ve ikmal maddelerinin taşınmasında kullanılan motorlu araçlar
- motor transport battalion
- (Askeri) ulaştırma taburu
- motor transport officer
- (Askeri) ULAŞTIRMA SUBAYI: Bak. "motor officer"
- motor transport pool
- (Askeri) OTO HİZMET PARKI: Bak. "motor pool"
- motor transport service
- (Askeri) MENZİL SAHASI MOTORLU ULAŞTIRMA HİZMETİ: Bir harekat alanının menzil sahasında bulunan bir teşkilat. Bu teşkilat; birliklerin asıl kuruluşuna dahil olmayan motorlu ulaştırma araçlarından sorumludur
- motor vehicle
- motorlu araç
Motorlu araçlar dünyasına hoş geldiniz.
- Welcome to the world of motor vehicles.
- motor vehicle
- (Askeri) MOTORLU ARAÇ: İkmal maddesi, personel ve malzeme taşımakta kullanılan, lastik tekerlekli ve motorla müteharrik araç. Bisikletler ve malzeme istif teçhizatı (materials handling equipment) bu sınıfa girmez
- motor vehicle mechanic badge
- (Askeri) MOTORLU ARAÇ MAKİNİST BRÖVESİ: Bir motorlu araç makinistinin belirli testleri ve bir yıllık makinistlik görevini tamamladığını belirten madeni bröve
- motor vehicles
- (Avrupa Birliği) motorlu taşıtlar
- powered
- motorla tahrik edilen
- motor-driven
- motorlu
- motorized
- motorize
- motorized
- {f} motorla
- motorized
- motorlu
Sonunda, hastalıktan dolayı yürüyemez hale geldi ve gezinmek için motorlu tekerlekli sandalye kullanmak zorunda kaldı.
- In the end, because of the disease, he became unable to walk and had to use a motorized wheelchair to get around.
Tom motorlu tekerlekli bir sandalye satın almak için yeterli paraya sahip değil.
- Tom doesn't have enough money to buy a motorized wheelchair.
- power-operated
- makine gücüyle çalışan
- motorized
- motorlu araçlarla donatılmış
- powered
- (Elektrik, Elektronik) Beslemeli, güçlendirilmiş
- powered
- Güçlendirilmiş
Bu elektrikli otomobil, bataryalarla güçlendirilmiştir.
- This electric car is powered by batteries.
- motorized
- (Askeri) MOTORLU, MOTORİZE: Motorlu araçlarla teçhiz edilmiş veya edilen
- powered
- kuvvetli
- powered
- güçlü