kommen!

listen to the pronunciation of kommen!
Almanca - Türkçe
gelen
gelenler
gelmek , komm! gel! (emir hali)
geldin
gelsin
gelmeler
günü gelmek
haydin
tatmin olmak
üstüne gelmek
gelsene
hayd
üstün gelme
orgazm olmak
zamanında gelmek
gelirim
gelerek
geliyor

Tom ve Mary'yi görünce aklıma hep Tom ve Jerry geliyor. - Immer wenn ich Tom und Maria sehe, kommen mir Tom und Jerry in den Sinn.

Haziranda Avrupa'ya geri geliyoruz. - Wir kommen im Juni nach Europa zurück!

mahkemeye çıkmak
hadi ama
gelinmek
hadii
hayde
geliyorsun
gelmek; yaklaşmak; varmak, ulaşmak; olmak, vukua gelmek; çıkmak; gitmek
(Gramer) (von) a)türemek, b) birşeyden ileri gelmek
v. 'komın gelmek
(Gramer) (an etw.) bir şeye ilişmek
(Gramer) (auf etw.) a)bir şeyi bulmak, b)adam başına düşmek, c)aklına esmek
(Gramer) (um etw.) birşeyinden olmak; bir şeyi kaybetmek
(Gramer) (hinter etwas ~) bir şeyin sırrına varmak, bir şeyin kokusunu almak, sezinlemek
{'komın} gelmek
(Gramer) (nach jdm.) birine çekmek
(Gramer) kam käme ist gekommen gelmek
beli gelmek
beli gelmek 1
gelmek

Benimle gelmek zorundasın. - Du musst mit mir kommen.

Benimle gelmek zorundasınız. - Sie müssen mit mir kommen.

İngilizce - Türkçe

kommen! teriminin İngilizce Türkçe sözlükte anlamı

coming
geliş

Gelişinizi sabırsızlıkla bekliyoruz. - We are all looking forward to your coming.

Onun içeri gelişini fark ettin mi? - Did you notice him coming in?

coming
önümüzdeki

Önümüzdeki hafta geri dönüyorum. - I'm coming back next week.

Bu önümüzdeki hafta kamp yapmaya gidelim. - Let's go camping this coming weekend.

coming
başarılı

Başarılı bir yerel çocuk eve geliyor. - A successful local boy is coming home.

coming
gelecek

Sen bizimle Beyaz Saray'a kadar gelecek yeni köpek yavrusu kazandın. - And you have earned the new puppy that's coming with us … to the White House.

O bu akşam gelecek mi? - Will he be coming this evening?

coming
gelen

Dün gece, Tom'un odasından gelen garip bir ses duydum. - I heard a strange noise coming from Tom's room last night.

Dikkat! Gelen bir araba var. - Look out! There's a car coming.

coming
varış
coming
ilerleyen
coming
{f} gel

O İngiltere'den geliyor. - She is coming from England.

Yakında Noel geliyor. - Christmas is coming soon.

coming
gelmekte olan
coming
{i} gelme

Köpeğinin benim bahçeme gelmesini engelleyemez misin? - Can't you keep your dog from coming into my garden?

Dün onun gelmesini ne önledi? - What prevented her from coming yesterday?

coming
istikbal vaat eden
coming
(isim) geliş, yaklaşma, varış, gelme
coming
yaklaşan

Yaklaşan bir doğum günüm var. - I've got a birthday coming up.

Sona yaklaşan dünya hakkındaki filmde, ölüm on iki saat içinde kesindi. - In the film about the world coming to an end, death was certain within twelve hours.

coming
{i} geliş, yaklaşma
coming
dili sosyeteye takdim ediliş
coming
gelen gelecek
Almanca - İngilizce
come!
to come {came
to pitch up
to have an orgasm
to be forthcoming
to cum
come}
to stem from something
comings
coming

Ann won't be coming to our party. - Ann wird nicht zu unserer Party kommen.

Louie, your friends are coming. - Louis, deine Freunde kommen.

comming