Kim Kardashian started a campaign against Turkey, so I never like her.
- Kim Kardashian Türkiye karşıtı bir kampanya başlattı, bundan dolayı onu asla beğenmiyorum.
I went camping with my family.
- Ben ailemle birlikte kampa gittim.
I went camping last summer.
- Geçen yaz kampa gittim.
My father suggested that we go camping.
- Babam bizim kampa gitmemizi önerdi.
With both mind and body in their best condition, let's look forward to the newcomers' training camp.
- Onların en iyi durumdaki hem zeka hem de vücutları ile, yeni gelenlerin eğitim kampını dört gözle bekleyelim.
I ran away from the training camp.
- Eğitim kampından kaçtım.
There are three campgrounds in this area.
- Bu alanda üç tane kamp yeri var.
This is a nice-looking campground.
- Burası güzel görünümlü bir kamp alanı.
One gypsy family with their caravan was encamped.
- Bir çingene ailesi karavanlarıyla birlikte kamp yapıyordu.
Tom was singing with the children sitting around the campfire.
- Tom kamp ateşinin etrafında oturan çocuklarla birlikte şarkı söylüyordu.
Tom sat down on the log in front of the campfire.
- Tom kamp ateşinin önündeki kütüğe oturdu.
My father suggested that we should go camping.
- Babam kamp yapmaya gitmemizi önerdi.
Tom decided that it wouldn't be much fun to go camping alone.
- Tom tek başına kamp yapmaya gitmenin eğlenceli olmayacağına karar verdi.
This is a nice-looking campground.
- Burası güzel görünümlü bir kamp alanı.
The campsite isn't accessible by road.
- Kamp bölgesi karayoluyla ulaşılabilir değil.
This looks like a good spot to set up camp.
- Bu, kamp kurmak için iyi bir yere benziyor.
This looks like a good spot to camp.
- Bu kamp kurmak için iyi bir yere benziyor.
Camping so near the river isn't a good idea.
- Nehrin yakınında kamp yapmak iyi bir fikir değildir.
One of Tom's favorite things to do is camping.
- Tom'un en sevdiği şeylerden biri kamp yapmaktır.
Tom returned to the campsite.
- Tom kamp yerine döndü.
The campsite was totally deserted.
- Kamp yeri tamamen terk edilmişti.
There are three campgrounds in this area.
- Bu alanda üç tane kamp yeri var.
Sami was at a fisherman's campground.
- Sami bir balıkçının kamp yerindeydi.