kampçı

listen to the pronunciation of kampçı
Türkçe - İngilizce
camper

I'm not a happy camper. - Ben mutlu bir kampçı değilim.

I heard that a South American camper was eaten by an anaconda. - Güney Amerikalı bir kampçının bir anakonda tarafından yenildiğini duydum.

Comparative form of camp: more camp
A motor vehicle with a rear compartment for living and sleeping in
A person who camps, especially in a tent etc
A person who stays in one spot during a first-person shooting game
A camper is someone who is camping somewhere
a recreational vehicle equipped for camping out while traveling
someone living temporarily in a tent or lodge for recreation
One who lodges temporarily in a hut or camp
a recreational vehicle equipped for camping out while traveling someone living temporarily in a tent or lodge for recreation
{i} one that camps; trailer used as a portable dwelling
a person who stays in one spot during a first person shooting game
comparative of camp
A camper is the same as a camper van
kamp
camp

We camped there over the holiday. - Tatil boyunca orada kamp yaptık.

Kim Kardashian started a campaign against Turkey, so I never like her. - Kim Kardashian Türkiye karşıtı bir kampanya başlattı, bundan dolayı onu asla beğenmiyorum.

kamp
camping

Will Tom be allowed to go camping with the other children? - Tom'a diğer çocuklarla birlikte kampa gitmesine izin verilecek mi?

My father suggested that we go camping. - Babam bizim kampa gitmemizi önerdi.

kamp
cage
kamp
camped out
kamp
camp site
kamp
encampments
kamp
camp; camping
kamp
summer camp (for children or youth)
kamp
hutment
kamp
training camp

I ran away from the training camp. - Eğitim kampından kaçtım.

With both mind and body in their best condition, let's look forward to the newcomers' training camp. - Onların en iyi durumdaki hem zeka hem de vücutları ile, yeni gelenlerin eğitim kampını dört gözle bekleyelim.

kamp
encampment
kamp
campground

There are three campgrounds in this area. - Bu alanda üç tane kamp yeri var.

It was still early in the day when Tom arrived at the campground. - Tom kampa geldiğinde hâlâ günün erken saatleriydi.

kamp
encamp

One gypsy family with their caravan was encamped. - Bir çingene ailesi karavanlarıyla birlikte kamp yapıyordu.

Türkçe - Türkçe
Kamp kuran, kampta kalan kimse
KAMP
(Osmanlı Dönemi) Esirler karargâhı
KAMP
(Osmanlı Dönemi) Karargâh. Kırda asker, izci veya talebelerin kurdukları karargâh
kamp
Çadır veya baraka gibi eğreti araçlardan oluşturulan konak yeri: "Beni öyle bir dinlenme kampına alsınlar ki, kapıdan girerken kimlik kartımla birlikte kişiliğimi de kapıda bırakayım."- H. Taner
kamp
Belli bir düşünce çevresinde birleşen topluluk: "Sırasında ayrı siyasi kamplarda birbirlerinin karşısına çıksalar da, düşman görmezler birbirlerini."- N. Cumalı
kamp
çadır, baraka gibi eğreti yapılardan oluşturulan konak yeri
kamp
Bu yerde konaklama
kamp
Kurum ve kuruluşlarda çalışanların dinlenmek, eğlenmek için gittikleri konaklama yeri
kamp
Belli bir düşünce çevresinde birleşen topluluk
kamp
Tutsakların veya siyasi sürgünlerin toplanıldığı yer
kamp
Çadır veya baraka gibi eğreti araçlardan oluşturulan konak yeri
kampçı