Kanada çok soğuk bir ülke.
- Kanada ist ein sehr kaltes Land.
Soğuk Moskova kışlarında kendi başına şapka takmak en iyisidir.
- In den kalten Moskauer Wintern ist es am besten, eine Schapka auf dem Kopf zu haben.
Bu soğuk değil, sıcak.
- This is hot, not cold.
Dün hava korkunç derecede soğuktu.
- It was terribly cold yesterday.
Tom'un elleri üşümüştü.
- Tom's hands were cold.
Parmaklarım o kadar üşümüş ki onlar uyuşmuş.
- My fingers are so cold they have gone numb.
Lütfen nezle olmayın!
- Please don't be cold!
Sanırım nezle olacağım.
- I think I'm coming down with a cold.
Tom üşümekten hoşlanmıyor.
- Tom doesn't like to be cold.
Hava daha da soğumuş gibi görünüyor.
- It seems to have gotten colder.
Tom'a üşüyüp üşümediğini sordum ama o başını salladı.
- I asked Tom if he was cold, but he shook his head.
Tom üşümediğini söyledi.
- Tom said he didn't feel cold.