Talking in the library is not allowed.
 - Kütüphanede konuşmaya izin verilmiyor.
My father won't allow me to keep a dog.
 - Babam benim köpek bakmama izin vermez.
You can drink water, but you can also let it walk.
 - Su içebilirsin fakat aynı zamanda da onun yürümesine izin verebilirsin.
I can't let him alone.
 - Ben ona tek başına izin veremem.
The teacher permitted the boy to go home.
 - Öğretmen çocuğun eve gitmesine izin verdi.
They were not permitted to cross into Canada.
 - Onların Kanada'ya geçmeleri için izin verilmedi.
I will come, weather permitting.
 - Hava izin verirse, gelirim.
No ambiguities are allowed in a contract.
 - Bir sözleşmede belirsizliklere izin verilmez.
Talking in the library is not allowed.
 - Kütüphanede konuşmaya izin verilmiyor.
His mother will not consent to his going there alone.
 - Annesi onun oraya yalnız gitmesine izin vermeyecek.
If I'd known that it would come to this, I would have never consented.
 - İşin buraya geleceğini bilseydim, izin vermezdim.
My father would not permit me to go on to college.
 - Babam üniversiteye devam etmeme izin vermezdi.
They were not permitted to cross into Canada.
 - Onların Kanada'ya geçmeleri için izin verilmedi.