My father won't allow me to keep a dog.
 - Babam benim köpek bakmama izin vermez.
Allow me to introduce Mayuko to you.
 - Mayuko'yu sana tanıtmama izin ver.
I can't let him alone.
 - Ben ona tek başına izin veremem.
Laws are like cobwebs, which may catch small flies, but let wasps and hornets break through.
 - Yasalar örümcek ağı gibidir, küçük sinekleri yakalayabilirler fakat yaban arısı ve eşek arılarının geçmesine izin verirler.
They were not permitted to cross into Canada.
 - Onların Kanada'ya geçmeleri için izin verilmedi.
He decided that if God didn't exist then everything was permitted.
 - Tanrı olmasaydı, o zaman her şeye izin verileceğine karar verdi.
I will come, weather permitting.
 - Hava izin verirse, gelirim.
Talking in the library is not allowed.
 - Kütüphanede konuşmaya izin verilmiyor.
You are not allowed to violate the rules.
 - Size kuralları ihlal etmek için izin verilmez.
His mother will not consent to his going there alone.
 - Annesi onun oraya yalnız gitmesine izin vermeyecek.
If I'd known that it would come to this, I would have never consented.
 - İşin buraya geleceğini bilseydim, izin vermezdim.
My father would not permit me to go on to college.
 - Babam üniversiteye devam etmeme izin vermezdi.
The teacher permitted the boy to go home.
 - Öğretmen çocuğun eve gitmesine izin verdi.