Bir gün Amerika'ya gitmek istiyorum.
- I want to go to America someday.
Sen gitmeden önce seni görmek istiyorum.
- I want to see you before you go.
Seni ondan daha çok seviyorum.
- I love you more than him.
Seni ondan daha çok seviyorum.
- I love you more than her.
Keşke dışarı çıktığın zaman kapıyı kapatsan.
- I wish you would shut the door when you go out.
Keşke uyarılarını dinleseydim.
- I wish I had listened to your warnings.
Değişim öğrencileri bu kulübe katılabiliyor mu acaba?
- I wonder if exchange students can join this club.
Zengin olmak acaba nasıl bir şey?
- I wonder what it feels like to be rich.
Onu işittiğime üzüldüm.
- I am sorry to hear that.
Bence yarın yağmur yağmayacak.
- I think it won't rain tomorrow.
Bence herkes biraz pişmanlık ile kendi çocukluğuna geri bakar.
- I think everyone looks back on their childhood with some regret.
Yarın yağmur yağacağına bahse girerim.
- I bet it will rain tomorrow.
Mary bu gece gelmezse, Tom'un memnun olacağına bahse girerim.
- I bet Tom would be glad if Mary didn't come tonight.
Bu fotoğrafı Tom'un çektiğine eminim.
- I bet Tom took this photo.
Tom'un gülmeyi hâlâ durdurmadığından eminim.
- I bet Tom still hasn't stopped laughing.
Tamam, sanırım anladım.
- OK, I think I got it.
Anladım, bu yüzden saçmalık yok, değil mi?
- I got it, so no bullshit, okay?
Umuyorum ki,Japonya anayasaya göre hareket edecek.
- I hope that Japan will abide by its Constitution.
Umarım kaza geçirmemiştir.
- I hope he hasn't had an accident.
Umarım sınavlarda mezun olurum.
- I hope to graduate at the exams.
Umarım ünlü biri benim şarkılarımdan birini çalar.
- I hope someone famous sings one of my songs.
Umarım kötü bir şey olmaz.
- I hope something bad doesn't happen.
Üzgünüm, seni seviyorum.
- I'm sorry, I love you.
Ağlama. Seni seviyorum.
- Don't cry. I love you.
Niçin oraya gitmek istemediğini anlıyorum.
- I see why you don't want to go there.
Bunu daha önce yaptığını anlıyorum.
- I see you've done this before.
Kanımca Tom'un çok iyi bir işi yok.
- I think Tom doesn't have a very good job.
Sanırım yakında tüm işleri bitirmiş olacaksınız.
- I think you will have done all the work soon.
Sanırım hapşıracağım... Bana bir mendil ver.
- I think I'm gonna sneeze. Give me a tissue.
Galiba bunu Tom söyledi.
- I think Tom said that.
Galiba beş senedir evliler.
- I think they have been married for five years.
Sanırım bir şey yanıyor.
- I think something's burning.
Sanırım Tom'a bir şey olmuş olabilir.
- I think something may have happened to Tom.
Başka kız arkadaş istemiyorum. Seni istiyorum.
- I don't want another girlfriend. I want you.
Tom, buraya gel, seni istiyorum.
- Tom, come here, I want you.
Değişim öğrencileri bu kulübe katılabiliyor mu acaba?
- I wonder if exchange students can join this club.
Acaba evrende yalnız mıyız diye merak ediyorum.
- I wonder if we're alone in the universe.
Garajda sana ihtiyacım var.
- I need you in the garage.
Bu yüzden sana ihtiyacım var.
- That's why I need you.
Ben emin değilim ama sanırım öyle.
- I'm not certain, but I think so.
Mm- hm. Ben de öyle düşünüyorum.
- Mm-hm. I think so too.
Evet. Ben de öyle düşünüyorum.
- Yeah. I think so, too.
Kalmaya itirazım yok.
- I don't mind staying.
Plan için birkaç değişiklik yapmaya itirazım yok.
- I don't mind making a few changes to the plan.
Ben eyaletler arasındayım.
- I'm on the interstate.
Onun arabası eyaletler arası yolda bozuldu.
- Her car broke down on the interstate.
It ill beseemes a knight of gentle sort, / Such as ye haue him boasted, to beguile / A simple mayd, and worke so haynous tort, / In shame of knighthood, as I largely can report.