Burada daha uzun kalmak istiyorum.
- I want to stay here longer.
Filmi görmek istiyorum.
- I want to see the movie.
Hatalarına rağmen seni gittikçe daha çok seviyorum.
- I love you all the more for your faults.
Seni ondan daha çok seviyorum.
- I love you more than her.
Şu ana kadar yaptığın bütün şey her şeye kusur bulmak, keşke daha yapıcı bir şey söyleyebilsen.
- All you ever do is nitpick. I wish you could say something more constructive.
Keşke daha zeki olsaydım.
- I wish I were clever.
Bu düğmeye basarsam ne olur acaba?
- I wonder what happens if I press this button.
Onu kim icat etti acaba?
- I wonder who invented it.
Onu işittiğime üzüldüm.
- I am sorry to hear that.
Bence Mary makyaj yapmak için çok genç.
- I think Mary is too young to wear makeup.
Bence herkes biraz pişmanlık ile kendi çocukluğuna geri bakar.
- I think everyone looks back on their childhood with some regret.
Mary bu gece gelmezse, Tom'un memnun olacağına bahse girerim.
- I bet Tom would be glad if Mary didn't come tonight.
Onun çıldıracağına bahse girerim.
- I bet he will get mad.
Bu fotoğrafı Tom'un çektiğine eminim.
- I bet Tom took this photo.
Tom'un gülmeyi hâlâ durdurmadığından eminim.
- I bet Tom still hasn't stopped laughing.
Anladım, bu yüzden saçmalık yok, değil mi?
- I got it, so no bullshit, okay?
Sanırım onu doğru anladım.
- I think I got it right.
Umuyorum ki,Japonya anayasaya göre hareket edecek.
- I hope that Japan will abide by its Constitution.
Umarım iyi bir yolculuk geçirirsin.
- I hope you have a good trip.
Umarım otobüs çok geçmeden gelir.
- I hope the bus will come before long.
Umarım kötü bir şey olmaz.
- I hope something bad doesn't happen.
Umarım ünlü biri benim şarkılarımdan birini çalar.
- I hope someone famous sings one of my songs.
Hepsinin içinde en çok seni seviyorum.
- I love you the best of all.
Ağlama. Seni seviyorum.
- Don't cry. I love you.
Sorunun ne olduğunu anlıyorum.
- I see what the problem is.
Niçin oraya gitmek istemediğini anlıyorum.
- I see why you don't want to go there.
Kanımca Tom'un çok iyi bir işi yok.
- I think Tom doesn't have a very good job.
Sanırım yakında tüm işleri bitirmiş olacaksınız.
- I think you will have done all the work soon.
Sanırım sen haklısın.
- I think you're right.
Galiba bunu Tom söyledi.
- I think Tom said that.
Galiba mektubun şu kitabın altında.
- I think your letter is under that book.
Sanırım Tom'a çok kötü bir şey oldu.
- I think something terrible has happened to Tom.
Sanırım bir şey yanıyor.
- I think something's burning.
Tom, buraya gel, seni istiyorum.
- Tom, come here, I want you.
Başka kız arkadaş istemiyorum. Seni istiyorum.
- I don't want another girlfriend. I want you.
Mary'nin bize yaptığı akşam yemeğine minnettar olmuş gibi mi yapsam acaba?
- I wonder if I should just pretend to appreciate the dinner that Mary made for us.
Acaba Oka Bey İngilizce öğretecek mi?
- I wonder if Mr. Oka will teach English.
Bu yüzden sana ihtiyacım var.
- That's why I need you.
Tom, şu anda sana ihtiyacım var.
- Tom, I need you right now.
Ben emin değilim ama sanırım öyle.
- I'm not certain, but I think so.
Mm- hm. Ben de öyle düşünüyorum.
- Mm-hm. I think so too.
Evet. Ben de öyle düşünüyorum.
- Yeah. I think so, too.
Plan için birkaç değişiklik yapmaya itirazım yok.
- I don't mind making a few changes to the plan.
Onu senin için yapmaya itirazım yok.
- I don't mind doing that for you.
Ben eyaletler arasındayım.
- I'm on the interstate.
Geçen gün yoğun bir eyaletler arası yolun ortasında benzinim bitti.
- The other day I ran out of gas in the middle of a busy Interstate.
It ill beseemes a knight of gentle sort, / Such as ye haue him boasted, to beguile / A simple mayd, and worke so haynous tort, / In shame of knighthood, as I largely can report.