Sen gitmeden önce seni görmek istiyorum.
- I want to see you before you go.
Filmi görmek istiyorum.
- I want to see the movie.
Ben seni onun sevdiğinden daha çok seviyorum.
- I love you better than he.
Üzgünüm, seni seviyorum.
- I'm sorry, I love you.
Keşke uyarılarını dinleseydim.
- I wish I had listened to your warnings.
Şu ana kadar yaptığın bütün şey her şeye kusur bulmak, keşke daha yapıcı bir şey söyleyebilsen.
- All you ever do is nitpick. I wish you could say something more constructive.
Onu kim icat etti acaba?
- I wonder who invented it.
Zengin olmak acaba nasıl bir şey?
- I wonder what it feels like to be rich.
Onu işittiğime üzüldüm.
- I am sorry to hear that.
Bence Tom ve Mary evlenmek için çok genç.
- I think Tom and Mary are too young to get married.
Bence Mary makyaj yapmak için çok genç.
- I think Mary is too young to wear makeup.
Dave'in yeni arabası için epeyce para ödediğine bahse girerim.
- I bet Dave paid a pretty penny for his new car.
Onun çıldıracağına bahse girerim.
- I bet he will get mad.
Bu fotoğrafı Tom'un çektiğine eminim.
- I bet Tom took this photo.
Tom'un gülmeyi hâlâ durdurmadığından eminim.
- I bet Tom still hasn't stopped laughing.
Anladım, bu yüzden saçmalık yok, değil mi?
- I got it, so no bullshit, okay?
Tamam, sanırım anladım.
- OK, I think I got it.
Umuyorum ki,Japonya anayasaya göre hareket edecek.
- I hope that Japan will abide by its Constitution.
Umarım otobüs çok geçmeden gelir.
- I hope the bus will come before long.
Umarım iyi bir yolculuk geçirirsin.
- I hope you have a good trip.
Umarım ünlü biri benim şarkılarımdan birini çalar.
- I hope someone famous sings one of my songs.
Umarım biri bize yardım etmeye gelir.
- I hope someone comes to help us.
Çirkinsin ama seni seviyorum.
- You're ugly... but I love you.
Seni seviyorum ve seninle evlenmek istiyorum.
- I love you and I want to marry you.
Sorunun ne olduğunu anlıyorum.
- I see what the problem is.
Bunu daha önce yaptığını anlıyorum.
- I see you've done this before.
Kanımca Tom'un çok iyi bir işi yok.
- I think Tom doesn't have a very good job.
Sanırım dinlensen iyi olur; hasta görünüyorsun.
- I think you'd better take a rest; you look ill.
Çok yorgunum; Sanırım yatacağım.
- I'm really tired; I think I'll go to bed.
Galiba bunu Tom söyledi.
- I think Tom said that.
Galiba bu kırmızı kazağı giyeceğim.
- I think I will wear this red sweater.
Sanırım Tom'a çok kötü bir şey oldu.
- I think something terrible has happened to Tom.
Sanırım bir şey yanıyor.
- I think something's burning.
Başka kız arkadaş istemiyorum. Seni istiyorum.
- I don't want another girlfriend. I want you.
Tom, buraya gel, seni istiyorum.
- Tom, come here, I want you.
Bu süt hâlâ iyi mi acaba.
- I wonder if this milk is still good.
Acaba Oka Bey İngilizce öğretecek mi?
- I wonder if Mr. Oka will teach English.
Tom, şu anda sana ihtiyacım var.
- Tom, I need you right now.
Hayatımda sana ihtiyacım var.
- I need you in my life.
Ben emin değilim ama sanırım öyle.
- I'm not certain, but I think so.
Evet. Ben de öyle düşünüyorum.
- Yeah. I think so, too.
Mm- hm. Ben de öyle düşünüyorum.
- Mm-hm. I think so too.
Yürüyüşe itirazım yok.
- I don't mind walking.
Onu senin için yapmaya itirazım yok.
- I don't mind doing that for you.
Onun arabası eyaletler arası yolda bozuldu.
- Her car broke down on the interstate.
Ben eyaletler arasındayım.
- I'm on the interstate.
It ill beseemes a knight of gentle sort, / Such as ye haue him boasted, to beguile / A simple mayd, and worke so haynous tort, / In shame of knighthood, as I largely can report.