The food's not ready yet.
- Yemek henüz hazır değil.
I haven't read the final page of the novel yet.
- Romanın son sayfasını henüz okumadım.
The date of the party is still up in the air.
- Partinin tarihi henüz belirsiz.
I still haven't decided yet.
- Henüz karar vermedim.
You'd better not swim if you've just eaten.
- Eğer henüz yemek yediysen, yüzmesen iyi olur.
The journey has just begun.
- Yolculuk henüz başladı.
I had scarcely entered the class before the students started asking questions.
- Öğrenciler sorular sormaya başladığında sınıfa henüz girmiştim.
She had scarcely started reading the book, when someone knocked at the door.
- Biri kapıyı çaldığında o, kitabı okumaya henüz başlamıştı.
I have just now finished doing my English homework.
- İngilizce ödevimi yapmayı henüz şimdi bitirdim.
I haven't found anything better yet.
- Henüz daha iyi bir şey bulmadım.
I don't think we should tell anybody just yet.
- Henüz herhangi birine söylememiz gerektiğini sanmıyorum.
Don't go anywhere just yet. Wait until I get there.
- Henüz herhangi bir yere gitme. Ben oraya gelinceye kadar bekle.
the worst is still to come - en kötüsünü daha görmedik , henüz en kötü dönemi görmedik.
the worst is still to come - en kötüsünü daha görmedik , henüz en kötü dönemi görmedik.