heat up; excite; be excited; arouse affection; be filled with affection

listen to the pronunciation of heat up; excite; be excited; arouse affection; be filled with affection
İngilizce - Türkçe

heat up; excite; be excited; arouse affection; be filled with affection teriminin İngilizce Türkçe sözlükte anlamı

warm
ılık

Ilık, güneşli bir gün piknik için idealdir. - A warm, sunny day is ideal for a picnic.

Bu ılık hava şubat için anormaldir. - This warm weather is abnormal for February.

warm
{s} samimi

Mary çok samimi görünmüyor. - Mary doesn't seem very warm.

Yeni başkan, sıcak ve samimi bir insandı. - The new president was a warm and friendly man.

warm
sıcak

Bugün hava çok sıcak. - It's very warm today.

Burası çok sıcak. Klimayı açayım mı? - It's very warm. Shall I turn on the air conditioner?

warm
{s} sıcacık
warm
sıcakça yer
warm
şevkli
warm
güz

Burada hava güzel ve sıcak. - It's nice and warm in here.

Onun sıcak kişiliği güzelliğine çekicilik katıyor. - Her warm personality adds charm to her beauty.

warm
(Askeri) Bak. "wartime reserve mode"
warm
sıcakkanlı

Tom sıcakkanlı ve cömerttir. - Tom is warm and generous.

warm
gayretli
warm
{s} ısıtan, sıcak tutan (giysi, battaniye v.b.)
warm
ılıklık
warm
yüreği sıcak
warm
candan
warm
sıcak yer
warm
{f} ısıt

Kendisini ateşle ısıttı. - She warmed herself by the fire.

Tom ateşle kendisini ısıttı. - Tom warmed himself by the fire.

warm
içten

O, oğlunu içtenlikle kucakladı. - He embraced his son warmly.

Bu aile bana nezaket ve içtenlikle karşıladı. - This family gave me a warm welcome.

warm
{s} sıcak (hava): warm front sıcak hava kütlesi
warm
(fiil) ısınmak, ısıtmak, samimileşmek
İngilizce - İngilizce
{f} warm
heat up; excite; be excited; arouse affection; be filled with affection