O, akrabaları ile aynı fikirde değil.
 - He disagrees with his relatives.
Tüm akrabalarım bu şehirde yaşıyor.
 - All my relatives live in this city.
Bu göreceli ve belirsiz.
 - This is relative and ambiguous.
Einsteine göre her şey göreceli.
 - According to Einstein, everything is relative.
Nispi nem oranını ölçmek için, bir psikrometre kullanabilirsiniz.
 - You can use a psychrometer to measure relative humidity.
Çekirdek aile genç bir önyargıdır; aslında, aileler sadece göreli zenginliğin son 50 ya da 60 yılı içinde birkaç yakın üyenin etrafında inşa edilmiştir.
 - The nuclear family is a young prejudice; in fact, families have only been built around the few immediate members in the last 50 or 60 years of relative wealth.
Yakında yaşayan bir yabancı uzakta yaşayan bir akrabadan daha iyidir.
 - A stranger living nearby is better than a relative living far away.