He prided himself on his punctuality.
- O, dakikliği üzerine kendisiyle gurur duydu.
She prides herself on her skill in cooking.
- Yemek pişirme yeteneğiyle ilgili kendisiyle gurur duyar.
I live in Belarus and I take pride in this fact.
- Beyaz Rusya'da yaşıyorum ve bu durumdan gurur duyuyorum.
Tom must be proud of himself.
- Tom kendisiyle gurur duymalı.
He may well be proud of his daughter.
- O kızı ile gurur duyabilir.