gedi̇kli̇

listen to the pronunciation of gedi̇kli̇
Türkçe - Türkçe
(Osmanlı Dönemi) Deniz assubayı ki, eskiden yükselerek subay olabilirdi
(Osmanlı Dönemi) Mülk olduğu halde vakfa ait bir tarafı olan
(Osmanlı Dönemi) Yıkık, çentikli ve düşük yeri olan
(Osmanlı Dönemi) t. Tar: Yeniçeri efradı arasında eskilikleri dolayısıyla imtiyazlı olanlar. Bunlar diğer yeniçerilerden ayrılmak için bellerine seraser denilen kumaştan kuşak sararlardı
GEDiKLi
Gediği olan
GEDiKLi
Bir yerle veya işle olan ilgisini sürüp götüren (kimse), müdavim: "Neyse, gel git, evin gediklilerinden olduk."- A. İlhan
GEDiKLi
Astsubay: "Gedikli üstçavuşun Görçe'den Florina ile bağlantı kurması kolay olmadı."- N. Cumalı
gedikli
Bir yerle veya işle olan ilgisini sürdüren kimse, müdavim
gedikli
Astsubay
gedikli
Bir yerle veya işle olan ilgisini sürüp götüren (kimse), sürekli, daimî
gedi̇kli̇