garip!

listen to the pronunciation of garip!
Türkçe - İngilizce
bizarre
strange

It likes strange animals, like snakes. - O, yılanlar gibi, garip hayvanlardan hoşlanıyor.

I heard a strange noise coming from Tom's room last night. - Dün gece, Tom'un odasından gelen garip bir ses duydum.

odd

She must have sensed something odd. - Garip bir şey hissetmiş olmalı.

His behavior is very odd today. - Onun davranışı bugün çok gariptir.

awkward

I feel a little awkward. - Biraz garip hissediyorum.

Socially awkward people tend to develop insecurities. - Sosyal garip insanlar güvensizlikleri geliştirmek eğilimindedir.

{s} funny

They looked at me funny. - Onlar bana garip baktılar.

Don't you think that's funny? - Bunun garip olduğunu düşünmüyor musun?

lonely
weirdo

You're such a weirdo. - Sen bir garip tipsin.

poor

For a professional, he gave a poor account of himself in today's game. - Bir profesyonele göre, bugünkü oyunda kendisiyle ilgili garip bir açıklama yaptı.

marvelous
one living in a foreign land or far from home, stranger
curious
bizzare
poor, wretched, forlorn
{s} outlandish
out-of-the-way
screwball
quaint
abnormal
spooky
ferly
extraordinary
far-out
offbeat
crotchet
exotica
unaccustomed
curiosity
unaccountable
eccentrical
exotism
freaky
queer
quirky
comer
unusual

Sami was feeling a bit unusual. - Sami kendini biraz garip hissediyordu.

{s} freak

Your freaking grandfather nearly ran me over! - Senin garip büyükbaban neredeyse beni ezecekti!

grotesque

The olm is my favourite animal, due to its grotesque appearance. - Olm garip görünümü nedeniyle benim en sevdiğim hayvan.

weird

Something really weird is happening here. - Burada gerçekten garip bir şey oluyor.

That's a really weird shade of red for a car. - Bu bir araba için gerçekten kırmızının garip bir tonu.

fantastic
weird to
strangest

What is the strangest thing you've ever eaten? - Şu ana kadar yediğin en garip şey nedir?

The strangest part is that no one recognizes me. - En garip nokta şu ki kimse beni tanımıyor.

strangely enough
odd to
a strange
(isim) Pathetic person
eccentric
moving, touching, pathetic
exotic
How strange!/How curious!/That's odd!
kinky
cranky
quizzical
out of the way
codger
crotchety
droll
fancy
far out
strange, unusual, peculiar, odd, queer, curious, bizarre, weird, eccentric, outlandish, unfamiliar
funny peculiar
comical
strange, odd, queer, curious, peculiar, unusual, weird, bizarre, grotesque, cranky, outlandish; lonely; poor, needy, destitute
fantastical
freakish
fanciful
amaze
{s} screwy
singular
{s} whimsical
rummy
Türkçe - Türkçe
(Osmanlı Dönemi) CENİB
(Osmanlı Dönemi) ARİR
Yadırganan, anlaşılmamış, gizli yönleri olan, yabansı, tuhaf
Kimsesiz, zavallı
Şaşılacak bir şey karşısında söylenir
Yabancı, gurbette yaşayan, elgin
Orhan Veli, Melih Cevdet Anday ve Oktay Rifat 'ın öncülüğünü yaptığı şiir akımı
Garip!"- A. İlhan
Dokunaklı, hüzün veren: "Bir yabancı için dünyanın neresinde olursa olsun büyük şehir böyle garip bir yalnızlık duygusu veriyor."- H. E. Adıvar. Şaşılacak bir şey karşısında söylenen söz: "Demek Bekir böyle utangaç bir çocukmuş
Yadırganan, anlaşılmamış, gizli yönleri olan, yabansı, tuhaf: "Yağmur, ortalığa garip bir kış serinliği getirmişti."- A. İlhan
Dokunaklı, hüzün veren