ferien teriminin Almanca Türkçe sözlükte anlamı
- tatil
Tatillerde, zamanımı hiçbir şey yapmadan geçiriyorum.
-Ich hab in den Ferien meine Zeit damit verbracht, nichts zu tun.
Tatile daha beş gün var.
-Es sind noch fünf Tage bis zu den Ferien.
- {'fe: riın} (ç.) tatil
- 'fe: riın (ç.) tatil
- tatiller
- bayram tatili
- dini bayram
- tatil günleri
- Ferien haben
- tatil yapmak
- in die Ferien gehen
- tatile çıkmak
İlgili Terimler
ferien teriminin İngilizce Türkçe sözlükte anlamı
- break
- kırmak
Peter vazoyu kırmak niyetinde değildi.
-Peter didn't intend to break the vase.
Kilidi kırmakta zorlanmadım.
-I had no difficulty breaking the lock.
- break
- mola
Çok yorgun olduğum için öğle yemeği molası sırasında biraz uyudum.
-I slept a little during lunch break because I was so tired.
İşin yarısını yaptım ve şimdi bir mola verebilirim.
-I've done half the work, and now I can take a break.
- break
- ortalık ağarmak
- break
- dağıtmak
- break
- (Bilgisayar) çık
Kahvaltıdan sonra yürüyüşe çıktım.
-I went for a walk after breakfast.
Savaş çıksa ne yaparsın?
-What would you do if war were to break out?
- break
- şafak atmak
- break
- yıkmak
Bizim sosyal engelleri yıkmak için çok çalışmamız gerekmektedir.
-We must work hard to break down social barriers.
- break
- kırılma
Bambu eğildi ama kırılmadı.
-The bamboo gave but did not break.
Herkesin bir kırılma noktası var.
-Everybody has a breaking point.
- break
- çözmek
- break
- çatlatmak
- break
- kırma
Peter vazoyu kırmak niyetinde değildi.
-Peter didn't intend to break the vase.
Lütfen bu vazoyu kırmamak için dikkatli ol.
-Please be careful not to break this vase.
- break
- dizginlemek
- break
- bitmek
- break
- açmak
- break
- değişiklik
- break
- kesme bitir/kes
- break
- {f} batmak
- break
- sona erdirmek
- break
- kes,v.kır: n.aralık
- break
- parçalamak
Bir kazma sert zemin yüzeyleri parçalamak için kullanılan uzun saplı bir araçtır.
-A pick is a long handled tool used for breaking up hard ground surfaces.
İlgili Terimler
ferien teriminin Almanca İngilizce sözlükte anlamı
- holidays
- vacation
- break
- vac
- holiday
She talked her husband into having a holiday in France.
-Sie überredete ihren Mann, die Ferien in Frankreich zu verbringen.
All the students like holidays.
-Alle Studenten lieben Ferien.
- Ferien (bei Schülern/Studenten)
- holiday
- Ferien (bei Schülern/Studenten)
- vacation (recreational stay)
- Ferien auf dem Bauernhof
- agrotourism
- Ferien machen
- to vacation
- Ferien machen
- to holiday
- Ferien machen
- to take/have a holiday / vacation
- Ferien, bei denen man bei einer Gastfamilie wohnt
- homestay holiday
- Die Ferien sind die einzige Zeit, wo ich wirklich abschalten kann.
- Holidays are the only time I can really switch off/tune out
- Schulbeginn (nach den Ferien)
- return to school
- Schulschluss (vor den Ferien)
- end of term
- ein unglücklicher Start in die Ferien
- an unfortunate start to our holidays
- große Ferien
- long vac
- große Ferien
- summer vacation
- große Ferien
- long vaction
- in den Ferien sein
- to be vacationing (in a place)
- in den Ferien sein
- to be on (a) vacation
- in den Ferien sein
- to be on holiday
- in die Ferien fahren/gehen
- to go on holiday / vacation (in/at)