The player contributed to the victory.
- Oyuncu zafere katkıda bulundu.
In 1958, Brazil won its first World Cup victory.
- 1958'de, Brezilya ilk Dünya Kupası zaferini kazandı.
Tom looked at me triumphantly and said, Check and mate.
- Tom bana zafer kazanmışçasına baktı ve Şah ve Mat. dedi.
Our team came home in triumph.
- Takımımız yurda zaferle döndü.
Winning the election was a great victory for the candidate's political party.
- Seçimi kazanmak adayın siyasi partisi için büyük bir zaferdi.
British forces at this time were winning victories.
- İngiliz kuvvetleri bu sırada zaferler kazanıyorlardı.