yatma

listen to the pronunciation of yatma
Turkish - English
lay

I want you to lay back and relax. - Sırtüstü yatmanı ve dinlenmeni istiyorum.

recumbency
tilt
lying

I got tired of lying in bed all day. - Bütün gün yatakta yatmaktan usandım.

stay up

I often stay up all night. - Sık sık gece geç saatlere kadar yatmam.

My brother would often stay up all night. - Erkek kardeşim sık sık bütün gece yatmazdı.

couchant
yatmak
go to bed

Tom doesn't want to go to bed right now. - Tom şu anda yatmak istemiyor.

I was about to go to bed when he called me up. - Beni aradığında yatmak üzereydim.

yatmak
lie down

I'd like to lie down. - Ben yatmak istiyorum.

I'd like to lie down for a few minutes. - Ben birkaç dakika için yatmak istiyorum.

yatmak
lie

I'd like to lie down. - Ben yatmak istiyorum.

That's where the problem lies. - İşte sorun burada yatmaktadır.

yatmak
go to sleep

I know you probably don't want to go to sleep right now, but you should. - Şu anda muhtemelen yatmak istemediğini biliyorum ama yatmalısın.

I want to go to sleep soon because I need to get up early tomorrow. - Yarın erken kalkmam gerektiği için kısa süre içinde yatmak istiyorum.

yatma eylemi
sleep in
yatma zamanı
bedtime

My father used to read me bedtime stories when I was a kid. - Ben bir çocukken babam bana yatma zamanı hikayeleri okurdu.

My father used to read books to me at bedtime. - Babam yatma zamanında bana kitap okurdu.

yan yatma
(gemi) rake
yatak döşek yatma
sickbed
yat
yacht

Our yacht club has ten members. - Yat kulübümüzün on üyesi vardır.

Tom can't afford to buy a yacht. - Tom'un bir yat almaya gücü yetmez.

yatmak
incline
yatmak
couch
yat
lie down

Whenever I lie down on my bed and read a book, I fall asleep. - Ne zamam yatağıma uzanıp bir kitap okusam, uykuya dalarım.

You look pale. You had better lie down in bed at once. - Solgun görünüyorsun. Derhal yatağa uzansan iyi olur.

yat
go to bed

When do you usually go to bed? - Genellikle ne zaman yatarsın?

I usually go to bed at nine. - Genellikle dokuzda yatarım.

yatmak
kip
yatmak
be couched
önüne gelenle yatma
promiscuity
yatmak
lay
yatmak
hit the hay
yatmak
yacht
yatmak
be buried
yatmak
indine
yatmak
stay in prison
yatmak
doss
yatmak
go by the board
yatmak
(deyim) take to one's bed
yatmak
bed with
yatmak
be imprisoned
yatmak
be in bed
yatmak
imprisoned
yatmak
have sex
yatmak
in bed

I got tired of lying in bed all day. - Bütün gün yatakta yatmaktan usandım.

yatmak
to be imprisoned
yatmak
become flat
yatmak
buried
yat
went to bed
yat
gone to bed
yatmak
turn in
yatmak
sleep together
yatmak
hit the sack
yatmak
sleep with

He doesn't want a relationship. He just wants to sleep with me. - O bir ilişki istemiyor. O sadece benimle yatmak istiyor.

No, I don’t have a headache; I just don’t want to sleep with you. - Hayır, baş ağrım yok; ben sadece seninle yatmak istemiyorum.

yatmak
rest
dönerken yan yatma
(uçak) banking
geceleri geç yatma adeti olan
nighthawk
hasta yatma
sickbed
kuluçkaya yatma
incubation
sarılıp yatma
cuddle
yatmak
bang
yatmak
recline
yatmak
to go to bed, to turn in; to be in bed; to lie; to lie down, to recline; to lie at anchor; to be imprisoned; to stay in prison; to become flat; to go by the board; to lie on; to have sex, to bed (with), to sleep together, to sleep with sb; to be buried
yatmak
repose oneself
yatmak
to lie, lie flat, lie at full length
yatmak
lay oneself down
yatmak
to be in prison
yatmak
to lean to (one side); (for a ship) to list
yatmak
slang (for something) to be fated not to occur, not to be on: Bu iş yattı galiba. It looks like this thing's not on
yatmak
lie up
yatmak
to stay in; to remain in, sit in (a place)
yatmak
have a screw
yatmak
repose
yatmak
slang to do it, have sex
yatmak
slang to agree to, accept
yatmak
to stay in bed; to keep to one's bed; to be bedfast
yatmak
to have sex with, sleep with
yatmak
(for someone) to be in bed, be lying down
yatmak
to enter, go into (hospital)
yatmak
to sleep, spend one's nights in: Nerede yatıp kalkıyorsun? Where are you sleeping at night?
yatmak
(for a sports team) to be beaten; (for a team) to suffer a series of defeats, have a bad season. yatıp kalkıp continually, always. yatıp kalkmak
yatmak
kip down
yatmak
(Fiili Deyim ) sack in
yatmak
{k} hit the sack/sack out
yüzükoyun yatma
proneness
English - English

Definition of yatma in English English dictionary

Yat
a person of the New Orleans, Louisiana area who speaks with a Yat accent
Yat
a unique collection of dialects of English spoken in New Orleans, Louisiana
yat
A vowel of the Cyrillic and Glagolitic alphabet (Cyrillic capital Ѣ, Cyrillic small ѣ, Glagolitic ⱑ), no longer in current use
yat
A Late Proto-Slavic (Common Slavic) sound usually transcribed as /ě/, subsequently lost in all Slavic dialect
yat
one
Turkish - Turkish
Yatmak işi: "Çocuklara yatma zamanının yaklaştığını başıyla anlatan bir mürebbiye edasıyla duruyor."- R. H. Karay
Yatmak işi
yatmak
Bir yere veya bir şeyin üzerine boylu boyunca uzanmak
yatmak
Yatay veya yataya yakın bir duruma gelmek, eğilmek
yatmak
Cinsel ilişkide bulunmak
yatmak
Uyumak veya dinlenmek için yatağa girmek
yat
Kalkan ve zırh gibi korunma aracı. Özel gezinti gemisi: "Seni kendi yatımızda kaptan kıyafetle göremeyeceğim."- R. H. Karay
yat
Kalkan
yat
Kalkan ve zırh gibi korunma aracı
yat
Özel gezinti gemisi
yatmak
İşsiz kalmak, çalışmamak
yatmak
Bulunmak, var olmak: "Her ayrıcalık hevesinin kökeninde bir kompleks, bir göstermecilik duygusu yattığı görülür."- H. Taner
yatmak
Bir yere veya bir şeyin üzerine boylu boyunca uzanmak: "Dört nal giden atların köpüklü boynuna bir daha yatmayacak."- N. Hikmet
yatmak
Heves etmek, eğilmek: "Çalı süpürgelerinin kırmızı çiçeklerindeki bal kokusuna yatmışlardı."- S. F. Abasıyanık
yatmak
Olumsuz veya başarısız bir sonuç almak. İşsiz kalmak, çalışmamak
yatmak
Hastalık sebebiyle yatakta kalmak
yatmak
Hastalık sebebiyle yatakta kalmak: "Gün geçmeden bronşiti, çarpıntısı tutar; yatak yorgan ya(Tarih) "- S. M. Alus
yatmak
Hapsedilmek. Ölü gömülmüş olmak: "Mezarlık servilerinin altında ninelerim, teyzelerim yatarlardı."- Halikarnas Balıkçısı
yatmak
Olumsuz veya başarısız bir sonuç almak
yatmak
Bir düşünceyi veya bir öneriyi benimsemek, razı olmak
yatmak
Bir özellik kazanmak için bir şeyin içinde beklemek
yatmak
Heves etmek, eğilmek
yatmak
Geceyi geçirmek üzere bir yerde kalmak: "Tavuk pazarındaki handa yatmakta devam ediyor."- M. Ş. Esendal
yatmak
Boş yere beklemek
yatmak
Gömülmüş olmak
yatmak
Bulunmak, var olmak
yatmak
Hapsedilmek
yatmak
Boş yere beklemek. İşlemez, çalışmaz durumda kalmak
yatmak
Düz bir duruma gelmek, düzleşmek
yatmak
Geceyi geçirmek üzere bir yerde kalmak
yatmak
İşlemez, çalışmaz durumda kalmak
yatma
Favorites