yasaklama

listen to the pronunciation of yasaklama
Turkish - English
{i} prohibition
interdiction
(Hukuk) banning, prohibition
interdict
embargo
proscription
prohibiting, crackdown
enjoin
inhibition
prohibiton
crackdown

The government is expelling illegal aliens as part of a crackdown. - Hükümet yasadışı yabancıları yasaklamanın bir parçası olarak kovuyor.

forbiddance
to ban
ban

We should ban advertising aimed towards children. - Çocuklara yönelik amaçlanmış reklamı yasaklamalıyız.

The treaty did not ban nuclear tests under the ground. - Antlaşma toprak altındaki nükleer denemeleri yasaklamadı.

yasaklamak
forbid
yasaklamak
{f} prohibit
yasaklamak
ban

They wanted to ban slavery everywhere in the United States. - ABD'nin her yerinde köleliği yasaklamak istediler.

Banning smoking in restaurants is very popular, even with smokers! - Restoranlarda sigara içmeyi yasaklamak çok popüler, hatta sigara içenler ile!

yasaklama emri
restraining order
yasaklama getirmek
fulminate
yasaklamak
enjoin
yasakla
{f} ban

The sale of cigarettes should be banned. - Sigara satışı yasaklanmalıdır.

The treaty did not ban nuclear tests under the ground. - Antlaşma toprak altındaki nükleer denemeleri yasaklamadı.

yasaklamak
{f} taboo
yasaklamak
{f} inhibit
yasakla
(Bilgisayar) also ban
yasaklamak
forbid to
yasaklamak
forbad
yasaklamak
foreclose
yasaklamak
forbade
yasaklamak
forbidding
yasaklamak
(Kanun) interdicere
yasaklamak
embargoing
yasakla
foreclose
yasakla
forbid

His ex-wife obtained a court order that forbid him from coming closer than 200 yards. - Eski karısı, adamın kendisine 200 metreden fazla yaklaşmasını yasaklayan bir mahkeme emri çıkarttı.

She is forbidden to go out. - Onun dışarı çıkması yasaklandı.

yasakla
forbade

My parents forbade me from seeing Tom. - Ebeveynlerim Tom'u görmemi yasakladı.

The child is opening the window even though his mother forbade him to. - Annesi ona yasaklamasına rağmen çocuk pencereyi açıyor.

yasakla
forbid to be
yasakla
{f} inhibited
yasakla
{f} forbidding

There is a very strict rule forbidding smoking in bed. - Yatakta sigara içmeyi yasaklayan çok sıkı bir kural var.

yasakla
interdict
yasakla
{f} prohibited

My parents prohibited me from seeing Tom again. - Ebeveynlerim Tom'u tekrar görmemi yasakladılar.

Arms export was prohibited. - Silah ihracatı yasaklandı.

yasakla
forbid to
yasakla
{f} proscribed
yasakla
{f} forbidden

Hunting game is forbidden in this tranquil wilderness. - Avcılık oyunu bu huzurlu vahşi doğada yasaklanmıştır.

Prostitution, gambling, the use of narcotic substances, drunkenness, disorder, and all other illegal activities are STRICTLY FORBIDDEN. - Fahişelik, kumar, uyuşturucu madde kullanımı, sarhoşluk, düzeni bozmak ve diğer yasadışı etkinlikler kesinlikle yasaklanmıştır.

yasakla
proscribe
yasakla
prohibit

Weapons export was prohibited. - Silah ihracatı yasaklandı.

Every religion prohibits murder. - Her din cinayeti yasaklar.

yasakla
{f} outlaw

The Mormons have outlawed polygamy, but some adherents still practice it. - Mormonlar çok eşliliği yasakladılar ama bazı yandaşları bunu hala uyguluyorlar.

The local government outlawed the production of alcoholic beverages. - Yerel yönetim alkollü içkilerin üretimini yasakladı.

yasakla
forbad
yasaklamak
bar
yasaklamak
{f} interdict
yasakla
banned

You are banned from entering this place. - Buraya girişiniz yasaklandı.

The sale of cigarettes should be banned. - Sigara satışı yasaklanmalıdır.

yasakla
banning

Banning smoking in restaurants is very popular, even with smokers! - Restoranlarda sigara içmeyi yasaklamak çok popüler, hatta sigara içenler ile!

The Mexican government announced the banning of all imports of second-hand cars, except for 1998 models. - Meksika hükümeti 1998 modeller hariç tüm ikinci-el arabaların ithalatını yasakladığını duyurdu.

yasaklamak
to forbid
yasakla
forbidto
yasaklamak
to forbid, prohibit; to ban; to forbid (someone) (something); to forbid (someone) (to do something)
yasaklamak
put under a taboo
yasaklamak
outlaw
yasaklamak
debar
yasaklamak
put a ban on
yasaklamak
tabu
yasaklamak
proscribe
yasaklamak
call off
yasaklamak
to prohibit, to forbid, to ban, to inhibit, to proscribe
yasaklamak
imprison
yasaklamak
embargo
yasaklamak
put the lid on smth
yasaklamak
put under a ban
yasaklamak
put one's foot down
yasaklamak
clamp the lid on smth
Turkish - Turkish
Yasaklamak işi
yasaklamak
Bir şeyin yapılmamasını buyurmak veya istemek: "Kanunun gösterdiği yetkili merci ... belirli bir toplantı ve gösteri yürüyüşü yasaklayabilir."- Anayasa
yasaklamak
Bir şeyin yapılmamasını buyurmak veya istemek
yasaklama
Favorites