yardımsız

listen to the pronunciation of yardımsız
Turkish - English
unassisted
unaided
unaided, without help
on one's own
yardım
assistance

Motherhood and childhood are entitled to special care and assistance. All children, whether born in or out of wedlock, shall enjoy the same social protection. - Ana ve çocuk özel ihtimam ve yardım görmek hakkını haizdir. Bütün çocuklar, evlilik içinde veya dışında doğsunlar, aynı sosyal korunmadan faydalanırlar.

May I be of assistance? - Yardım edebilir miyim?

yardım
backing
yardım
aid

Victims of the hurricane received financial aid from the government. - Kasırga mağdurları hükümetten mali yardım aldı.

Japan's foreign aid is decreasing in part because of an economic slowdown at home. - Japonya'nın dış yardımları yurttaki ekonomik yavaşlamadan dolayı kısmen azalıyor.

yardım
{i} help

Can you help me down? - Bana yardım edebilir misin?

Tea and coffee helps to start the day. - Çay ve kahve, güne başlamaya yardımcı olur.

yardım
favor

I called you because I need a favor. - Bir yardıma ihtiyacım olduğu için seni aradım.

In return for helping you with your studies, I'd like to ask a small favor of you. - Çalışmalarınızda size yardım karşılığında, ben sizden küçük bir iyilik rica ediyorum.

yardım
{i} contribution
yardım
subsidy
yardım
rescue

They went to the boy's rescue. - Onlar çocuğun yardımına gittiler.

Tom wanted to help Mary rescue her baby. - Tom Mary'nin bebeğini kurtarmasına yardım etmek istiyordu.

yardım
assist

Do you need our assistance? - Yardımımıza ihtiyacın var mı?

They assisted the painter financially. - Mali olarak ressama yardım ettiler.

yardım
{i} hand

Could I give you a hand? - Sana yardım edebilir miyim?

Can I give you a hand? - Yardım edebilir miyim?

yardım
(Ticaret) financial support
yardım
guidance
yardım
safeguard
yardım
helping each other
yardım
(Bilgisayar) answer wizard
yardım
(Bilgisayar) more

In this course, we'll spend time helping you sound more like a native speaker. - Bu kursta, daha çok bir yerli gibi konuşmanıza yardım ederek zaman geçireceğiz.

Tom certainly helped make our party more fun. - Tom kesinlikle partimizi daha eğlenceli yapmak için yardım etti.

yardım
service

The service agent helped me solve my problem. - Servis temsilcisi problemi çözmeme yardım etti.

In what way may I be of service to you? - Size nasıl yardımcı olabilirim?

yardım
ministration
yardım
recourse

His last recourse will be to go to his father for help. - Onun son başvurusu yardım için babasına gitmek olacak.

yardım
pitance
yardım
subsidization
yardım
succory
yardım
support

She won an Oscar nomination for best supporting actress. - O, en iyi yardımcı kadın oyuncu dalında Oscar adaylığını kazandı.

Thank you for being so supportive. - Bu kadar yardımcı olduğun için teşekkür ederim.

yardım
furtherance
yardım
boost
yardım
favour
yardım
push

The students wanted us to help push the car. - Öğrenciler arabayı itmek için yardım etmemizi istedi.

My car is stuck in the mud. Could you help me push it out? - Arabam çamura saplanmış. Onu dışarı itmem için bana yardımcı olabilir misin?

yardım
cooperation
yardım
auspices
yardım
subvention
yardım
a good turn
yardım
succour
yardım
benefaction
yardım
assisted by
yardım
aid to
yardım
aid of
yardım
help of
yardım
aid in
yardım
help on

It is our duty to help one another. - Birbirimize yardım etmek bizim görevimizdir.

The three brothers must help one another. - Üç erkek kardeş birbirlerine yardım etmeliler.

yardım
favour [Brit.]
yardım
succour [Brit.]
yardım
backup
yardım
(Hukuk) aid, assistance, auspice, guidance
yardım
aid , assistance , help
yardım
helpfulness

I thank you for your helpfulness. - Yardımseverliğiniz için teşekkür ederim.

yardım
lift

Yoshio helped me lift the box up. - Yoshio kutuyu kaldırmama yardım etti.

Can you help me lift this? - Bunu kaldırmama yardım eder misin?

yardım
donative
yardım
dole

Tom has been on the dole since the 6th of August, when he lost his job. - Tom işini kaybettiğinde ağustosun altısından beri işsizlik yardımı alıyor.

yardım
relief

You have to raise funds for the relief work. - Sen yardım çalışmaları için fon toplamak zorundasın.

Relief has been sent to the flood sufferers. - Sellerden etkilenenlere yardım gönderildi.

yardım
comfort
yardım
succor
yardım
help, aid, assistance, succour, succor " muavenet; contribution; donation" bağış, iane
yardım
donation
yardım
booster
yardım
shot
yardım
stand by

You can make it! Go for it. I'll stand by you. - Onu yapabilirsin! Kim tutar seni. Yardımına hazır olacağım.

yardım
{i} alms
yardım
cooperate
yardım
ministry
yardım
standby
yardım
{i} sustenance
yardım
{i} welfare

Sami was receiving welfare benefits. - Sami sosyal yardımlar alıyordu.

He is working for social welfare. - Sosyal yardım için çalışıyor.

yardım
patron
Turkish - Turkish

Definition of yardımsız in Turkish Turkish dictionary

yardım
ianet
Yardım
nasr
Yardım
(Hukuk) MUAVENET
Yardım
(Osmanlı Dönemi) MÜSAADE
Yardım
(Osmanlı Dönemi) KURBUK
Yardım
avn
Yardım
(Osmanlı Dönemi) FETTE
Yardım
asuv
Yardım
iane
Yardım
(Osmanlı Dönemi) YED
Yardım
(Osmanlı Dönemi) FÜTUH
Yardım
asist
Yardım
yardak
yardım
Bir ülkeye bağış veya ödünç olarak verilen para, ihtiyaç maddeleri
yardım
Kendi gücünü ve imkânlarını başka birinin iyiliği için kullanma, muavenet: "Bu, bir ricada bulunacak, bir yardım isteyecek sandı."- M. Ş. Esendal
yardım
Kendi gücünü ve imkânlarını başka birinin iyiliği için kullanma, muavenet
yardım
Bağış, iane
yardım
Etki: "Otların üstünde, ağaçların yapraklarında kalan yağmur damlaları rüzgârın da yardımıyla öğleye kadar kurudu."- N. Cumalı
yardım
Etki
yardım
Destek, asist
yardımsız
Favorites