Is eating a clove of garlic every day beneficial to your health?
 - Her gün bir diş sarımsak yemek sağlığınız için yararlı mıdır?
Tom decided that it wouldn't be beneficial to study French.
 - Tom Fransızca çalışmanın yararlı olmayacağına karar verdi.
A cow is a useful animal.
 - İnek yararlı bir hayvandır.
That's not a useful piece of information.
 - O, yararlı bir bilgi parçası değil.
I gave him some helpful advice.
 - Ona biraz yararlı tavsiye verdim.
Tom's advice was very helpful.
 - Tom'un tavsiyesi çok yararlı idi.
I can think of some situations in which a knife would come in handy.
 - Bir bıçağın yararlı olabileceği bazı durumları düşünebiliyorum.
Take this folding umbrella with you. It might come in handy.
 - Bu katlanan şemşiyeyi yanına al. Yararlı olabilir.
Tom taught me a lot of useful things.
 - Tom bana birçok yararlı şey öğretti.
The only useful knowledge is that which teaches us how to seek what is good and avoid what is evil.
 - Tek yararlı bilgi iyi olanı nasıl arayacağımızı ve kötü olandan nasıl kaçınacağımızı öğretendir.
He put this information to good use.
 - O, bu bilgileri yararlı kullanıma sundu.
This is a worthwhile book.
 - Bu yararlı bir kitap.
I think it's a worthwhile thing to do.
 - Bence o yapılması yararlı bir şey.
He took advantage of the opportunity to visit the museum.
 - O,müzeyi ziyaret etme fırsatından yararlandı.
He often takes advantage of her ignorance.
 - O, sık sık onun cahilliğinden yararlanır.
A wise man profits from his mistakes.
 - Akıllı bir adam hatalarından yararlanır.
I profited from reading this book.
 - Bu kitabı okuyarak yarar sağladım.
It is certain that he helped them for the benefit of himself.
 - Onun yararına onlara yardımcı olduğu kesindir.
Writers such as novelists and poets don't seem to benefit much from the advance of science.
 - Romancılar ve şairler gibi yazarlar bilimin avantajından çok fazla yararlanıyor gibi görünmüyorlar.
We're gonna make sure that no one is taking advantage of the American people for their own short-term gain.
 - Biz hiç kimsenin kendi kısa vadeli kazançları için Amerikan halkından yararlanmadıklarından emin olacağız.
Their furniture was chosen for utility rather than style.
 - Onların mobilyaları, tarz yerine yarar için seçildi.
All my efforts turned out to be useless.
 - Tüm çabalarımın yararsız olduğu ortaya çıktı.
You had better make use of the opportunity.
 - Fırsattan yararlansanız iyi olur.
We realized it was pointless.
 - Bunun yararsız olduğunu fark ettik.
What's the point of not eating?
 - Yememenin yararı nedir?
It's in your best interest to testify against Tom.
 - Tom'a karşı tanıklık etmek sizin yararınızadır.
This book isn't just interesting, but also useful.
 - Bu kitap sadece ilginç değil, aynı zamanda yararlı.
Your success will largely depend upon how you will make good use of your opportunity.
 - Sizin başarınız büyük ölçüde fırsatınızdan nasıl yararlanacağınıza bağlıdır.
The only useful knowledge is that which teaches us how to seek what is good and avoid what is evil.
 - Tek yararlı bilgi iyi olanı nasıl arayacağımızı ve kötü olandan nasıl kaçınacağımızı öğretendir.
This site is quite useful.
 - Bu site oldukça yararlı.
That's not a useful piece of information.
 - O, yararlı bir bilgi parçası değil.
Usefulness must be combined with pleasantness.
 - Yararlılık keyif ile birleştirilmelidir.
The public convenience should be respected.
 - Kamu yararına saygı duyulmalıdır.
I urged Keiko to stop using people for her own convenience.
 - Kendi yararı için insanları kullanmayı bırakması için Keiko'ya baskı yaptım.
Is there any help available?
 - İşe yarar bir yardım var mı?
I availed myself of this favorable opportunity.
 - Bu olumlu fırsattan yararlandım.
Demir çok faydalı bir metaldir.
 - Demir çok yararlı bir metaldir.