yarar (n)

listen to the pronunciation of yarar (n)
Turkish - English

Definition of yarar (n) in Turkish English dictionary

yarar
benefit

You will benefit by a trip abroad. - Yurt dışında bir gezi size yarar sağlayacaktır.

Writers such as novelists and poets don't seem to benefit much from the advance of science. - Romancılar ve şairler gibi yazarlar bilimin avantajından çok fazla yararlanıyor gibi görünmüyorlar.

işe yarar
utility
yarar sağlamak
utilize
işe yarar
useful

Finally one useful suggestion! - Sonunda işe yarar bir öneri!

Tom made a useful suggestion. - Tom işe yarar bir öneri yaptı.

yarar
gain

We're gonna make sure that no one is taking advantage of the American people for their own short-term gain. - Biz hiç kimsenin kendi kısa vadeli kazançları için Amerikan halkından yararlanmadıklarından emin olacağız.

yarar
utility

Their furniture was chosen for utility rather than style. - Onların mobilyaları, tarz yerine yarar için seçildi.

hukuki yarar
(Kanun) legal interest
neye yarar?
what's the good of it?
yarar
point

We realized it was pointless. - Bunun yararsız olduğunu fark ettik.

What's the point in doing this? - Bunu yapmanın ne yararı var?

yarar
interest

It's in your best interest to testify against Tom. - Tom'a karşı tanıklık etmek sizin yararınızadır.

Are you sure this is in Tom's best interest? - Bunun Tom'un yararına olduğuna emin misin?

yarar
virtue
yarar
(Ticaret) boor
yarar
expediency
yarar
good

Eating fish is good for your health. - Balık yemek sağlığın için yararlıdır.

The only useful knowledge is that which teaches us how to seek what is good and avoid what is evil. - Tek yararlı bilgi iyi olanı nasıl arayacağımızı ve kötü olandan nasıl kaçınacağımızı öğretendir.

yarar
useful

A cow is a useful animal. - İnek yararlı bir hayvandır.

Iron is a useful metal. - Demir yararlı bir metaldir.

yarar
(Biyokimya) availment
yarar
usefulness

Usefulness must be combined with pleasantness. - Yararlılık keyif ile birleştirilmelidir.

yarar görmek
benefit
yarar sağlamak
pay
yarar sağlamak
avail oneself of
yarar sağlamak
benefit
işe yarar şey
utility
gelecekteki ekonomik yarar
(Ticaret) future economic benefit
işe yarar
available

Is there any help available? - İşe yarar bir yardım var mı?

işe yarar
useful, serviceable
işe yarar
serviceable
karşılıklı yarar
(Hukuk) mutual advantage
neye yarar
What is the use of it
sağlığa yarar
healthy
toplumsal yarar
(Politika, Siyaset) social utility
yarar
use

This site is quite useful. - Bu site oldukça yararlı.

All my efforts turned out to be useless. - Tüm çabalarımın yararsız olduğu ortaya çıktı.

yarar
(Hukuk) interest, benefit, advantage
yarar
account
yarar
grist to the mill
yarar
efficacy
yarar
benefit, profit; advantage
yarar
convenience

The public convenience should be respected. - Kamu yararına saygı duyulmalıdır.

I urged Keiko to stop using people for her own convenience. - Kendi yararı için insanları kullanmayı bırakması için Keiko'ya baskı yaptım.

yarar
useful, serviceable; use, service; advantage, benefit, profit, interest
yarar
avail

You had better avail yourself of this opportunity. - Bu fırsattan yararlansan iyi olur.

I availed myself of this favorable opportunity. - Bu olumlu fırsattan yararlandım.

yarar
(someone, something) who/which is useful to (someone); who/which is good for, who/which serves the purpose of
yarar
stead
yarar bulmak/görmek
to think it beneficial to (do something)
yarar getirmek
bring benefit
yarar ilkesi (vergide)
(Ticaret) benefit principle
yarar kayıp oranı
(Ticaret) benefit-loss rate
yarar sağlamadan
nonadvantageously
yarar sağlamak
gain advantage from
yarar sağlamak
pay dividends
yıllık yarar
annual benefit