yaralanma

listen to the pronunciation of yaralanma
Turkish - English
injury

I stretch before exercising to prevent injury. - Egzersiz yapmadan önce yaralanmayı önlemek için gerinirim.

It's a very dangerous sport, where a slight mistake can lead to serious injury. - Bu hafif bir hatanın ciddi yaralanmalara yol açabileceği çok tehlikeli bir spor.

laceration
packet
(Askeri) wound

My friend died from a wound. - Arkadaşım bir yaralanmadan dolayı öldü.

wounding
{i} pounding
to injury
yaralanmak
get hurt
Yaralanmak
get injured

I didn't want to get injured. - Yaralanmak istemedim.

yarala
gall
ciddi yaralanma
serious injury
yaralanmak
wounded
yaralanmak
be wounded
yaralanmak
be injured
yaralanmak
injured

I didn't want to get injured. - Yaralanmak istemedim.

yarala
{f} hurting

I didn't tell him the truth because I was afraid of hurting his feelings. - Ona gerçekleri söylemedim çünkü duygularını yaralamaktan korktum.

yarala
{f} injured

Ten people were slightly injured in the accident. - On kişi kazada hafif yaralandı.

The toll from the accident was 5 persons dead and 100 persons injured. - Kaza bilançosu; 5 kişi öldü ve 100 kişi yaralandı idi.

yarala
injure

Máire was injured in an accident. - Máire bir kazada yaralandı.

The toll from the accident was 5 persons dead and 100 persons injured. - Kaza bilançosu; 5 kişi öldü ve 100 kişi yaralandı idi.

yarala
{f} gashed
yarala
{f} hurt

Jimmy was hurt in a traffic accident. - Jimmy bir trafik kazasında yaralandı.

Was anybody else hurt? - Başka kimse yaralandı mı?

yarala
{f} gash
yarala
{f} wound

Many soldiers suffered terrible wounds in the battle. - Birçok asker savaşta kötü yaralardan acı çekti.

Many Union soldiers were killed or wounded. - Birçok Birliki askeri öldürüldü veya yaralandı.

yaralanmak
fall
yaralanmak
bruise
hastalık ve muharebe dışı yaralanma
(Askeri) disease and nonbattle injury
kombine yaralanma
(Tıp) combined injury
muharebe dışı yaralanma
(Askeri) nonbattle injury
uyuşturucu kaynaklı hastalık veya yaralanma
(Askeri) incapacitating illness or injury
yarala
wounded

The soldier was wounded in the leg. - Asker bacağından yaralandı.

Six hundred thousand men were killed or wounded. - Altı yüz bin asker öldürüldü veya yaralandı.

yaralanmak
to be wounded, be injured
yaralanmak
to be wounded, to be injured
Turkish - Turkish
Yaralanmak işi
yaralanmak
Gücenmek, incinmek, kırılmak
yaralanmak
Yaralama işi yapılmak: "Adamcağızın yaralanmamış tarafı kalmamış."- R. H. Karay
yaralanmak
Yaralamak işi yapılmak; bir yerinde yara açılmak, bir yeri yara olmak
yaralanmak
Gücenmek, incinmek, kırılmak: "Gururu yaralanan genç adam, duyduğu acı ile kendisini yeniden yaratmıştı."- Y. Z. Ortaç