She is incapable of doing anything alone.
 - O, yalnız başına bir şey yapamaz.
Without your help, I would have been unable to do it.
 - Yardımın olmasaydı onu yapamazdım.
Tom would've been unable to do that without Mary's help.
 - Tom Mary'nin yardımı olmadan onu yapamazdı.
She is incapable of doing anything alone.
 - O, yalnız başına bir şey yapamaz.
Did you do it by yourself?
 - Onu kendin mi yaptın?
The girl did nothing but cry.
 - Kız ağlamaktan başka bir şey yapmıyor.
Regardless of what he does, he does it well.
 - Yaptığını düşünmeden, onu iyi yapar.
She doesn't know who built those houses.
 - O bu evleri kimin yaptığını bilmiyor.
I'm doing it for you.
 - Bunu senin için yapıyorum.
You know what my idiot son's doing? Even now he's graduated from university he spends all his time playing pachinko instead of getting a job.
 - Aptal oğlumun ne yaptığını biliyor musun? Şimdi bile o üniversiteden mezun olup iş bulmak yerine tüm zamanını pachinko oynayarak geçiriyor.
Did you do it by yourself?
 - Onu kendin mi yaptın?
Can you do it in one day?
 - Onu bir günde yapabilir misin?
I want a suit made of this material.
 - Bu kumaştan yapılmış bir takım elbise istiyorum.
In ethnic Iranian foods, you can see many products which are made of milk.
 - Etnik İran gıdalarında, sütten yapılan birçok ürün görebilirsiniz.
Tom worries about making mistakes at work.
 - Tom, iş yaparken yapılan hatalardan endişeleniyor.
Making such a judgement may lead to wrong ideas.
 - Öyle bir yargılama yapmak yanlış fikirlere yönlendirebilir.
Tom saved Mary's life by performing the Heimlich maneuver.
 - Tom Heimlich manevrasını yaparak Mary'nin hayatını kurtardı.
The coroner is performing an autopsy on Tom to find out why he died.
 - Adli tabip onun neden öldüğünü bulmak için Tom üzerinde bir otopsi yapıyor.
If it had not been for her help, you would never have done it.
 - Onun yardımı olmasaydı asla onu yapamazdın.
He cannot have done such a thing.
 - Öyle bir şey yapmış olamaz.
Tom has made up his mind to go to Boston to study.
 - Tom öğrenim yapmak için Boston'a gitmeye karar verdi.
This stool is made up of leather and wood.
 - Bu tabure, deri ve tahtadan yapılmıştır.
Tom and Mary aren't quite sure what to make of this.
 - Tom ve Mary, bununla ilgili ne yapacaklarından pek emin değildir.
Tom doesn't know what to make of this.
 - Tom bunun hakkında ne yapacağını bilmiyor.
Parliamentary elections will be held in Germany in 2017.
 - Parlamento seçimleri 2017'de Almanya'da yapılacak.
Before the match, an opening ceremony was held in the Yoyogi stadium.
 - Maçtan önce Yoyogi stadyumunda bir açılış töreni yapıldı.
The enemy committed a horrible manslaughter in the city.
 - Düşman, şehirde korkunç bir katliam yaptı.
They voted to create a committee.
 - Bir komite oluşturmak için oylama yaptılar.
She made coffee for all of us.
 - O hepimiz için kahve yaptı.
Beer bottles are made of glass.
 - Bira şişeleri camdan yapılır.
The teacher is angry, so please do not make noise in the classroom!
 - Öğretmen kızgın, bu nedenle lütfen sınıfta gürültü yapmayın!
A good daughter will make a good wife.
 - İyi bir kız çocuğu, iyi bir eş yapacaktır.
He committed an illegal act.
 - O, yasa dışı bir eylem yaptı.
Many atrocities were committed during the war.
 - Savaş boyunca birçok zulüm yapıldı.