She is incapable of doing anything alone.
 - O, yalnız başına bir şey yapamaz.
Tom and Mary both seem unable to do that.
 - Hem Tom hem de Mary onu yapamaz gibi görünüyorlar.
Tom seems unable to do that.
 - Tom onu yapamaz gibi görünüyor.
She is incapable of doing anything alone.
 - O, yalnız başına bir şey yapamaz.
You didn't do a very good job, I said.
 - Çok iyi bir iş yapmadığını söyledim.
The chief engineer did research hand in hand with his assistant.
 - Başmühendis, asistanı ile el ele araştırma yaptı.
Why doesn't anybody translate my sentences?
 - Neden kimse cümlelerimin çevirisini yapmıyor?
He doesn't know who built those houses.
 - O bu evleri kimin yaptığını bilmiyor.
Translating sentences on Tatoeba is more fun than doing homework.
 - Tatoeba'da cümleleri çevirmek ev ödevi yapmaktan daha eğlenceli.
You know what my idiot son's doing? Even now he's graduated from university he spends all his time playing pachinko instead of getting a job.
 - Aptal oğlumun ne yaptığını biliyor musun? Şimdi bile o üniversiteden mezun olup iş bulmak yerine tüm zamanını pachinko oynayarak geçiriyor.
Can you do it in one day?
 - Onu bir günde yapabilir misin?
I want to do it myself.
 - Onu kendim yapmak istiyorum.
In ethnic Iranian foods, you can see many products which are made of milk.
 - Etnik İran gıdalarında, sütten yapılan birçok ürün görebilirsiniz.
Beer bottles are made of glass.
 - Bira şişeleri camdan yapılır.
He is afraid of making mistakes.
 - Hata yapmaktan korkuyor.
Making such a judgement may lead to wrong ideas.
 - Öyle bir yargılama yapmak yanlış fikirlere yönlendirebilir.
Dr. Jackson is performing an autopsy.
 - Dr. Jackson otopsi yapıyor.
Tom saved Mary's life by performing the Heimlich maneuver.
 - Tom Heimlich manevrasını yaparak Mary'nin hayatını kurtardı.
If it had not been for her help, you would never have done it.
 - Onun yardımı olmasaydı asla onu yapamazdın.
She can't have done such a thing.
 - O öyle bir şey yapmış olamaz.
This stool is made up of leather and wood.
 - Bu tabure, deri ve tahtadan yapılmıştır.
She has made up her mind to go to America to study.
 - O, eğitim yapmak için Amerika'ya gitmeye karar verdi.
What do you make of that?
 - Onunla ilgili ne yaparsın?
I'm not quite sure what to make of this.
 - Bununla ilgili ne yapacağımdan pek emin değilim.
Parliamentary elections will be held in Germany in 2017.
 - Parlamento seçimleri 2017'de Almanya'da yapılacak.
Rio's carnival is held in February.
 - Rio karnavalı şubat ayında yapılır.
The committee had a long session.
 - Komite uzun bir oturum yaptı.
Many atrocities were committed during the war.
 - Savaş boyunca birçok zulüm yapıldı.
Beer bottles are made of glass.
 - Bira şişeleri camdan yapılır.
Butter is made from cream.
 - Tereyağı kaymaktan yapılır.
A good daughter will make a good wife.
 - İyi bir kız çocuğu, iyi bir eş yapacaktır.
I know you can make it.
 - Yapabileceğini biliyorum.
He committed an illegal act.
 - O, yasa dışı bir eylem yaptı.
Tom committed a bank robbery.
 - Tom bir banka soygunu yaptı.