yalınlık

listen to the pronunciation of yalınlık
Turkish - English
simplicity
plainness
severity
neatness
{i} nakedness
yalın
{s} simple

This little story is too simple to explain everything. - Bu küçük hikaye her şeyi açıklamak için çok yalın.

yalın
{s} bare

Tom isn't accustomed to walking barefooted. - Tom yalınayak yürümeye alışkın değildir.

Tom decided to go barefoot. - Tom yalınayak gitmeye karar verdi.

yalın
{s} plain

He made a speech in plain English. - Yalın bir İngilizce ile konuşma yaptı.

yalın
bald
yalın
(Dilbilim) absolute
yalın
homely
yalın
elementary
yalın
ordinary
yalın
stripped
yalın
modest
yalın
chaste
yalın
nominative

All prepositions take the nominative. - Tüm edatlar, yalın haldedir.

yalın
quiet
yalın
stark

You ought to face the stark reality. - Yalın gerçeklikle yüz yüze gelmelisin.

yalın
artless
yalın
sober
yalın
lowly
yalın
conservative
yalın
literal
yalın
austere
yalın
bared
Yalın
(isim) Bare, naked; simple
Yalın
simple, spanned, mirrored, striped, or raid5 volume
yalın
unvarnished

I need you to tell me the unvarnished truth. - Bana yalın gerçeği söylemen gerekir.

yalın
vivid
yalın
simplex
yalın
simplificative
yalın
bare, stripped; simple, austere; plain, modest, chaste; nominative
yalın
severe
yalın
flame
yalın
naked
Turkish - Turkish
Yalın olma durumu, birleşik veya karmaşık olmama durumu, sadelik
Açık, süsten ve zorlamadan uzak, kolayca anlaşılabilen anlatım, sadelik: "En soyut konuları çok çarpıcı somut örneklerle herkesin anlayacağı bir yalınlığa getirirdi."- H. Taner
Açık, süsten ve zorlamadan uzak, kolayca anlaşılabilen anlatım
sadelik
Yalın
nominativ
yalın
Çıplak, kınından çıkmış
yalın
şekersiz kahve
yalın
Gösterişsiz, süssüz, sade
yalın
Gösterişsiz, süssüz, sade (söz, yazı). Çıplak, kınından çıkmış: "Dışarıdan içeriye ellerinde yalın kasaturalarla polisler daldı."- E. E. Talu
yalın
Alev
yalınlık
Favorites