Mary, Tom'un davranış ve iş alışkanlıklarındaki belirgin değişimi farketmişti.
- Mary had noted a distinct change in Tom's behavior and work habits.
Tom'un sağ gözünün altında belirgin bir yara izi vardı.
- Tom has a distinctive scar under his right eye.
O iki fikir oldukça farklıdır.
- Those two ideas are quite distinct.
Tom'un farklı bir Fransızca aksanı var.
- Tom has a distinct French accent.
Uzun boy, basketbolda bariz bir avantajdır.
- Height is a distinct advantage in basketball.
O yapacak önemli bir ayrım.
- That's an important distinction to make.
İyi ve kötü arasında ayrım yapabilirim.
- I can make a distinction between good and bad.
... eyewitnesses. We've read their accounts now about what happened. It was very clear ...
... course of the year is make it very clear to the Iranian government that we are offering ...