vererek

listen to the pronunciation of vererek
Turkish - English
rendering
giving

He responded by giving the OK gesture. - EVET işareti vererek yanıtladı.

Sally earns her living by giving piano lessons. - Sally, piyano dersleri vererek geçimini sağlıyor.

hakkını vererek yapmak
sustain
ver
give

Fahrenheit is a German inventor who invented the thermometer. At the same time, his name is given to a unit of temperature. - Fahrenheit, termometreyi bulan Alman bir mucittir. Aynı zamanda onun ismi bir sıcaklık birimine verilmiştir.

I think I'm gonna sneeze. Give me a tissue. - Sanırım hapşıracağım... Bana bir mendil ver.

alarm vererek
alarming
emek vererek
laboriously
fidye vererek kurtarmak
redeem
fidye vererek kurtarmak
(Ticaret) buy off
güven vererek
reassuring
konfor vererek
comforting
korku vererek
alarmingly
lezzet vererek
seasoning
sıkıntı vererek
gripping
sır vererek
confiding
tarih vererek
dating
ver
(Bilgisayar) export

Our negotiations to lower export taxes suffered a big setback. - İhracaat vergilerini düşürme müzakerelerimiz büyük bir başarısızlıkla sonuçlandı..

The export of arms was not allowed. - Silah ihracatına izin verilmedi.

ver
(Bilgisayar) issue

I give you five minutes to resolve this issue. - Sana bu problemi çözmen için beş dakika veriyorum.

One of the big issues in the campaign was taxes. - Kampanyadaki en büyük konulardan birisi vergiydi.

ver
(Bilgisayar) export as
yön vererek
collimating
ver
{f} given

Fahrenheit is a German inventor who invented the thermometer. At the same time, his name is given to a unit of temperature. - Fahrenheit, termometreyi bulan Alman bir mucittir. Aynı zamanda onun ismi bir sıcaklık birimine verilmiştir.

Parents have a prior right to choose the kind of education that shall be given to their children. - Ana baba, çocuklarına verilecek eğitim türünü seçmek hakkını öncelikle haizdirler.

ver
{f} rendering
ver
render

I cannot render a judgment on that. - Bu konuda bir karar veremiyorum.

ver
{f} giving

Recently, they have not been giving her her paycheck on time. - Son zamanlarda, ona maaş çekini zamanında vermiyorlar.

The object flew away to the south, giving out flashes of light. - Nesne, yanıp sönen ışıklar vererek, güneye doğru uçtu.

ver
gave

She gave him a clock. - O, ona bir saat verdi.

My uncle gave him a present. - Amcam ona bir hediye verdi.

ver
{f} grant

The college granted him a scholarship. - Üniversite ona bir burs verdi.

He'll be granted American citizenship. - Ona Amerikan vatandaşlığı verilecek.

ver
brought forth
ver
mete out
ver
favour with
ver
bestow

The college bestowed an honorary degree on him. - Üniversite ona fahri doktora unvanı verdi.

The manager bestowed a trophy on him. - Müdür ona bir kupa verdi.

ver
bring forth
ver
granted

Lincoln granted liberty to slaves. - Lincoln kölelere özgürlük verdi.

He'll be granted American citizenship. - Ona Amerikan vatandaşlığı verilecek.

bayrakla işaret vererek durdurmak
flag down
ceza vererek
penally
ders vererek
lecturing
düşmana ödün vererek savaştan kaçınma
appeasement
huzursuzluk vererek
disquietly
ilan vererek aramak
advertize for
ilan vererek aramak
advertise for
isim vererek göstermek
designate with a term
kendini vererek
heartedly
kendini vererek
devotionally
keyif vererek
heartsomely
memnun etmek (taviz vererek)
placate
moral vererek
reassuredly
nefes vererek
exhalingly
nefes vererek
exhaling
taviz vererek
concessively
ver
seise
ver
favourwith
ver
reach

Tom thought about reaching for his gun, but decided not to. - Tom silahına davranmayı düşündü fakat yapmamaya karar verdi.

The people crowded round the injured man, but they made way for the doctor when he reached the scene of the accident. - İnsanlar yaralı adamın etrafına toplandılar fakat doktor olay yerine yaklaştığında ona yol verdiler.

ver
cede
ödün vererek anlaşmaya varma
compromise
Turkish - Turkish

Definition of vererek in Turkish Turkish dictionary

VER
(Osmanlı Dönemi) f. "Sahib, mâlik; anlamlarına gelir ve birleşik kelimeler yapılır. Meselâ: Dâniş-ver $ : Âlim. Suhan-ver $ : Edip, şâir
VER
(Osmanlı Dönemi) (-) f. "Sahib, mâlik; anlamlarına gelir ve birleşik kelimeler yapılır. Meselâ: Dâniş-ver Âlim. Suhan-ver Edip, şâir
English - Turkish

Definition of vererek in English Turkish dictionary

ver
(Bilgisayar) sürüm

Bu sözlük en son sürüm değil. - This dictionary isn't the most recent version.

Tatoeba'nın yeni sürümünü görmeye çok sabırsızlanıyorum. - I'm very impatient to see the new version of Tatoeba.