O okulunu çok seviyor.
- She likes her school a lot.
Pazar günü okula gitmiyorsun, değil mi?
- You don't go to school on Sunday, do you?
Tom, hukuk fakültesine gitmeye karar verdi.
- Tom made up his mind to go to law school.
Hukuk fakültesine gideceğim.
- I'm going to go to law school.
Burası, onun öğretmenlik yaptığı okul.
- This is the school where she is teaching.
Babam, bir lisede İngilizce öğretiyor.
- My father teaches English at a high school.
Tom'la birlikte sınıfların var mı?
- Do you have classes with Tom?
Haftada beş gün buradaki sınıflara ders veririm.
- I teach classes here five days a week.
O, müzisyenlik ve dansçılık dersleri alıyor; yüzme ve tenis derslerini saymıyorum.
- She takes singing and dancing lessons, not to mention swimming and tennis lessons.
Yarın dersler başlar.
- Tomorrow lessons start.
Bizim tekne bir balık sürüsünü izledi.
- Our boat followed a school of fish.
Nisanda bir sürü okul etkinliklerimiz var.
- In April we have a lot of school events.
Bizim tekne bir balık sürüsünü izledi.
- Our boat followed a school of fish.
Bizim güzel bir okul kütüphanemiz var.
- We have a nice school library.
Okulun en güzel kızlarından biri olmasına rağmen Mary'nin hiç oğlan arkadaşı yoktu.
- Mary is one of the prettiest girls in the whole school. Despite that, she's never had a boyfriend.
O eli ağzının üzerinde okul kızlarının yapma tarzına güldü.
- She laughed the way schoolgirls do, with her hand over her mouth.
Tom Mary'nin okuldaki davranma tarzını görmezlikten gelmeye devam etmeyi reddetti.
- Tom refused to continue to ignore the way Mary was behaving at school.