Olabildiğince tuhaf, o ölü olduğu söylenilen biriyle karşılaştı.
 - As strange as it may be, he met with somebody who is said to be dead.
Özel dedektifler tuhaf davaları araştırmak için kiralanırlar.
 - Private detectives were hired to look into the strange case.
O, yılanlar gibi, garip hayvanlardan hoşlanıyor.
 - It likes strange animals, like snakes.
O bana biraz garip geldi.
 - It's a bit strange to me.
Adam tam bir yabancıydı.
 - The man was a total stranger.
Bir yabancı omzuma arkadan dokundu. Beni başka birisiyle karıştırmış olmalı.
 - A stranger tapped me on the shoulder from behind. He must have mistaken me for someone else.
Bu hikaye kulağa acayip gelebilir ama tamamen gerçektir.
 - This story may sound strange, but it's absolutely true.
Bu evle ilgili acayip bir şey var.
 - There's something strange about this house.
Onun hobisi bilinmeyen kelebekler toplamaktır.
 - His hobby is collecting strange butterflies.