Olabildiğince tuhaf, o ölü olduğu söylenilen biriyle karşılaştı.
 - As strange as it may be, he met with somebody who is said to be dead.
Son zamanlarda tuhaf bir deniz yaratığı bulundu.
 - A strange marine creature was found recently.
Onlar orada garip bir hayvan gördü.
 - They saw a strange animal there.
O bana biraz garip geldi.
 - It's a bit strange to me.
Bir köpek yabancılara havlar.
 - A dog barks at strangers.
Bir yabancı omzuma arkadan dokundu. Beni başka birisiyle karıştırmış olmalı.
 - A stranger tapped me on the shoulder from behind. He must have mistaken me for someone else.
İnsanlar artık erkeklerin saçlarını uzatmalarına acayip olarak bakmıyorlar.
 - People no longer consider it strange for men to let their hair grow long.
Onları hayat görüşü acayip görünebilir.
 - Their view of life may appear strange.
Onun hobisi bilinmeyen kelebekler toplamaktır.
 - His hobby is collecting strange butterflies.