tutuşturmak

listen to the pronunciation of tutuşturmak
Turkish - English
ignite
to fasten (things) together
to set (something) on fire, ignite, kindle
deflagrate
suddenly to thrust (something) into (someone's hands)
to set on fire, to set alight, to fire, to kindle, to ignite; to slip into, to thrust into
fire
kindle
enkindle
set on fire
to cause (people) to start (fighting, wrestling)
thrust into
anneal
slip
set fire to
slip into
light up
inflame
put a light to
emblaze
tutuş
{i} take
tutuş
grip
tutuş
entire
tutuş
{i} hold

Mary saw Tom and Conchita holding hands. - Mary, Tom ve Conchita'yı el ele tutuşurlarken gördü.

Tom saw Mary and John holding hands. - Tom, Mary ve John'un el tutuştuğunu gördü.

tutuş
catch fire

Wooden houses catch fire easily. - Ahşap evler kolayca tutuşurlar.

tutuşturma
ignition
eline tutuşturmak
to slip
tutuş
take&advantage&of
tutuşturma
setting on fire
tutuşturma
inflammation
Turkish - Turkish
Karşısındakinin isteyip istemediğini düşünmeksizin ansızın vermek: "Kadın mutfaktan alıp geldiği fileyi erkeğin eline tutuşturdu."- N. Cumalı
Coşturmak, çok heyecanlandırmak: "Saz sesleri ... eski hislerimizin küllerini savurur, gizli ateşlerini üfler ve içimizde tekrar tutuştururdu."- A. Ş. Hisar
Tutuşmalarını veya tutuşmasını sağlamak: "Mutfakta maltız zaten yanmaktadır, anne iki gözlü ocağı da tutuşturuyor."- T. Buğra
Coşturmak, çok heyecanlandırmak
Karşısındakinin isteyip istemediğini düşünmeksizin ansızın vermek
Tutuşmalarını veya tutuşmasını sağlamak
tutuş
Tutmak işi veya biçimi
tutuşturma
Tutuşturmak işi
tutuşturmak
Favorites