tuend

listen to the pronunciation of tuend
English - Turkish

Definition of tuend in English Turkish dictionary

doing
{i} yapılan iş
doing
{i} zımbırtı
doing
{i} meydana getirme
doing
{f} yap

Tatoeba'da cümleleri çevirmek ev ödevi yapmaktan daha eğlenceli. - Translating sentences on Tatoeba is more fun than doing homework.

Bunu senin için yapıyorum. - I'm doing this for you.

doing
{i}

İhracat işi iyi yapılmıyor. - The export business isn't doing well.

Hastalık onun işini yapmasını engelledi. - Illness prevented him from doing his work.

doing
birisinin yaptığı iş
doing
{i} faaliyet

Bu senin kendi faaliyetin. - This is your own doing.

doing
{i} şey

Tom'u rahatsız eden şeyleri yapmayı durdurmalısın. - You need to stop doing things that bother Tom.

Bu tür bir şey yapmak aptal görünmesini sağlar. - Doing that sort of thing makes you look stupid.

putting
hafifçe vur/koy
putting
{f} koy

Tom çantasına eşyalarını koyuyor. - Tom is putting stuff in his backpack.

Çocuğu yatağa koyarken sıkıntı çektim. - I had a hard time putting the kid to bed.

putting
koyarak

O kili ateşe koyarak sertleştirdi. - He hardened clay by putting it into a fire.

Her şeyi bir tekneye koyarak riske atmayın. - Don't risk putting everything in one boat.

doing
(birisinin yaptığı) iş
doing
sıkı çalışma
putting
{i} yerleştirme

Arşivlerimizin sistematik bir sınıflandırmasını yerleştirmek büyük bir zaman tasarrufu olabilir. - Putting in place a systematic classification of our archives could be a great time saver.

doing
yaparak

Önemli olan şeyleri yaparak daha fazla zaman harcamak istiyorum. - I want to spend more time doing things that matter.

Hemşireler zamanlarının çoğunu ne yaparak harcarlar? - What do nurses spend most of their time doing?

putting
koyuyor

Tom'u listeye koyuyorum. - I'm putting Tom on the list.

Ayağımı yere koyuyorum. - I'm putting my foot down.