toplumcu

listen to the pronunciation of toplumcu
Turkish - English
sociable
socialist sosyalist
socialist; collectivist; of or relating to socialism or collectivism
(a) socialist; (a) collectivist
socialist
toplum
society

One of the biggest problems in our modern society is that the people don't see the world as I do. - Modern toplumun en büyük sorunlarından biri, insanların dünyayı benim gibi görmemeleri.

He's what society calls a real lover of music. - O, toplumun müziğe âşık dediği kişidir.

toplumcu gerçekçilik
socialist realism
toplumcu oyun
(Tiyatro) social drama
toplum
(Hukuk) community

Tom is an activist in his community. - Tom toplumunda bir eylemcidir.

Youths who are caught violating the new rules on behaviour will lose their right to free travel, and will have to complete unpaid community work to earn it back. - Yeni davranış kurallarını ihlâl etmekten yakalanan gençler seyahat özgürlüğü haklarını kaybedecekler, ve bu hakkı geri almak için parasız toplum işini tamamlamak zorunda kalacaklar.

toplum
(Biyokimya) population
toplum
gesellschaft
toplum
the community

Dan is doing a disservice to the community. - Dan topluma kötülük yapıyor.

He sacrifies himself for the community. - O, toplum için kendini kurban ediyor.

toplum
socio

Tom majored in sociolinguistics. - Tom toplum dilbiliminde ihtisas yaptı.

toplum
community, society
toplum
monde
ulusal toplumcu
(Politika, Siyaset) national socialist
Turkish - Turkish
Toplumculuktan yana olan (kimse veya görüş), sosyalist
toplumcu gerçekçi
Toplumcu gerçekçilik yanlısı olan kimse
toplumcu gerçekçilik
Toplumsal olayları ve ilişkileri toplum bilimi açısından ele alarak hem gerçekçilik hem de gelişme süreci içinde irdeleyen roman türü
toplum
Topluluk
toplum
Aynı toprak parçası üzerinde bir arada yaşayan ve temel çıkarlarını sağlamak için iş birliği yapan insanların tümü, cemiyet
toplumcu
Favorites