Turkish - English
Definition of tok tok in Turkish English dictionary
- tok (ses)
- rich
- karnı tok
- abdomen dull
- karnı tok kimse
- one full belly
- gönlü tok
- contented
- gözü tok
- contented
- karnı tok
- full
- karınım tok (bu sözlere)
- (Konuşma Dili) I'm tired of hearing about it
- tok
- satiated
- tok
- full
No more, thank you. I'm full.
-Daha fazla istemiyorum, teşekkür ederim. Ben tokum.
Don't argue when you are angry and don't eat when you are full.
-Öfkeli isen tartışma ve tok isen yemek yeme.
- tok
- (ses) plummy
- tok
- rotund
- tok
- deep
- tok
- (ses) deep; full, satiated, filled
- tok
- satiate
- tok
- toque
- tok karnına
- on a full stomach
- tok ses
- thud
- tok ses
- dead sound
- tok sözlü kimse
- snorter
- tok tutum
- firm handle, full handle
Related Terms
English - English
Definition of tok tok in English English dictionary
- Tok Pisin
- A creole of Indo-European, Malayo-Polynesian and Trans-New-Guinean languages (principally English and Kuanua); one of the official languages of Papua New Guinea
- Yumpla Tok
- a creole of the Torres Strait in Australia
Related Terms
Turkish - Turkish
Definition of tok tok in Turkish Turkish dictionary
- Kalın ve gür sesle
- bu sözlere karnı tok
- Söylenilen sözlere kanılmadığını, önem verilmediğini anlatmak için kullanılır
- gönlü tok
- Zorunlu ihtiyaçları karşılanınca bununla yetinen, fazla mal ve para istemeyen, müstağni
- gözü tok
- Paraya, mala düşkünlük göstermeyen, açgözlülük etmeyen
- karnı tok
- Söylenilen sözlere kanılmadığını, önem verilmediğini anlatmak için kullanılır
- tok
- Sevgi, sevecenlik, başarı veya para, mal gibi şeyleri elde etmiş ve bunlara kavuşmuş olan
- tok
- Açlığını gidermiş, doymuş, aç karşıtı
- tok
- Sık ve kalınca dokunmuş kumaş
- tok
- Jokeylerin giydiği kenarsız başlık
- tok
- Cokeylerin giydiği bir tür başlık
- tok
- Kalın ve gür (ses): "Biraz tok, biraz derinden gelen bir sesle..."- Y. Z. Ortaç
- tok
- Sık ve kalın dokunmuş
- tok
- Açlığını gidermiş, doymuş, aç karşıtı: "Tok açın hâlinden anlamaz."- Atasözü
- tok
- Kalın ve gür
- tok
- Sık ve kalın dokunmuş (kumaşlar)
- tok gözlü
- Gözü malda olmayan, gözü tok, açgözlü karşıtı
- tok gözlülük
- Tok gözlü olma durumu, açgözlülük karşıtı
- tok sözlü
- Hatır ve gönül dinlemeden, hiçbir şeyden çekinmeden konuşan
- tok sözlülük
- Tok sözlü olma durumu