Öyle ucuz bir otelde misafir edilmesi tuhaf.
 - It is strange that he should be put up at such a cheap hotel.
Olabildiğince tuhaf, o ölü olduğu söylenilen biriyle karşılaştı.
 - As strange as it may be, he met with somebody who is said to be dead.
O bana biraz garip geldi.
 - It's a bit strange to me.
Garip bir keşif yaptılar.
 - They made a strange discovery.
Bir köpek yabancılara havlar.
 - A dog will bark at strangers.
Buralarda bir yabancıyım.
 - I'm a stranger in these parts.
İnsanlar artık erkeklerin saçlarını uzatmalarına acayip olarak bakmıyorlar.
 - People no longer consider it strange for men to let their hair grow long.
Onları hayat görüşü acayip görünebilir.
 - Their view of life may appear strange.
Onun hobisi bilinmeyen kelebekler toplamaktır.
 - His hobby is collecting strange butterflies.