Select Keyboard:
Türkçe ▾
  1. Türkçe
  2. English
  3. العربية
  4. Dansk
  5. Deutsch
  6. Ελληνικά
  7. Español
  8. فارسی
  9. Français
  10. Italiano
  11. Kurdî
  12. Nederlands
  13. Polski
  14. Português Brasileiro
  15. Português
  16. Русский
  17. Suomi
  18. Svenska
  19. 中文注音符号
  20. 中文仓颉输入法
X
"1234567890*-Bksp
Tabqwertyuıopğü,
CapsasdfghjklşiEnter
Shift<zxcvbnmöç.Shift
AltGr

to try by the touch; to handle; as, to taste a bow

listen to the pronunciation of to try by the touch; to handle; as, to taste a bow
English - Turkish

Definition of to try by the touch; to handle; as, to taste a bow in English Turkish dictionary

taste
tatmak

Bu lezzetli keki tatmak ister misin? - Would you like to taste this yummy cake?

taste
tat

Tom Fransız şarabı için bir tat geliştirdi. - Tom developed a taste for French wine.

Ben bütün iyileri tattım, ve sağlıklı olmaktan daha iyisini bulmadım. - I tasted all goods, and didn't find better than good health.

taste
{i} tadımlık miktar
taste
{i} beğeni

Limonlu suyun tadını beğeniyorum. - I like the taste of lemon water.

Limonun tadını beğeniyor musun? - Do you like the taste of lemons?

taste
damak tadı

Yabancı pirinç sert ve tatsızdır ve de Japon damak tadına hitap etmez. - Foreign rice is hard and tasteless, and doesn't appeal to the Japanese palate.

Kurutulmuş balık benim damak tadıma uygun değil. - Dried fish is not to my taste.

taste
tat vermek

Tat vermek için tuz ve biber ilave et. - Add salt and pepper to taste.

taste
düşkünlük
taste
hazzetme
taste
tat almak
taste
zevk

Tom'un müzik zevki benimkine benzer. - Tom's taste in music is similar to mine.

Sanat öğrenimi yapmak iyi bir zevk gerektirir. - It requires a good taste to study art.

taste
-i tatmak, -in tadına bakmak; -in tadını almak: Will you taste the soup? Çorbayı tadar mısın? I can't taste the mint. Nanenin tadını
taste
{i} tat alma duyusu. 3
taste
(fiil) tatmak, tadına bakmak, yaşamak, tadı olmak
taste
{f} yaşamak
taste
zevk/tat
taste
(isim) tat, çeşni, lezzet, tad, zevk, beğeni, tadımlık miktar
taste
{i} tat: I liked the taste of that tea. O çayın tadı hoşuma gitti. It had a bitter taste. Acı bir tadı vardı
taste
tadını almak
taste
{i} tad

Bu pilavın harika tadı var. - This pilaf tastes great!

Bifteğin muhteşem bir tadı vardı. - The beefsteak tasted marvelous.

English - English
taste
to try by the touch; to handle; as, to taste a bow
Favorites