Tom binadan ayrılmak zorunda kalacak.
 - Tom will have to leave the building.
Ancak Lucy evinden ayrılmak üzereydi.
 - However, Lucy is about to leave her home.
Anahtarı arabada bırakmak senin dikkatsizliğindi.
 - It was careless of you to leave the key in the car.
Dışarı çıkmadan önce kapıyı kilitlemeden bırakmak onun dikkatsizliğiydi.
 - It was careless of her to leave the door unlocked when she went out.
O az önce izinli gitti.
 - He's just gone on leave.
Tom Mary'nin erken ayrılması için izin verdi.
 - Tom allowed Mary to leave early.
Daha uzun süre kalmak istiyorum ama gitmek zorundayım.
 - I'd like stay longer, but I have to leave.
Gitmek isteyen birini kalmaya zorlayamazsın. Eğer kalmak istersem, beni gitmeye zorlayabilirler mi?
 - You cannot force someone to stay if they want to leave. If I want to stay, can they force me to leave?
Acele et! Tren yola çıkmak üzere.
 - Hurry up! The train is about to leave.
Yola çıkmak istiyor musun?
 - Do you want to leave?
Onlarla kapıda vedalaştım.
 - I took my leave of them at the gate.
Vedalaşmadan gitmek istediğine emin misin?
 - Are you sure you want to leave without saying goodbye?