Olacak şeye Tom'u hazırlamak için elimizden geleni yaptık.
 - We did our best to prepare Tom for what was going to happen.
Sunumumu hazırlamak zorundayım.
 - I have to prepare my presentation.
Onun adamlarını savaşa hazırlanmak için zamanı vardı.
 - He had time to prepare his men for battle.
Konuşmaya hazırlanmak için çok az zamanım vardı.
 - I had little time to prepare the speech.
Soruları önceden hazırlamak senin yararına olur.
 - It would be to your advantage to prepare questions in advance.
En kötüsü için hazırlanmalısın.
 - You should prepare for the worst.
Hazırlık yapmak için biraz daha zamana ihtiyacım var.
 - I need a little more time to prepare.
Onun için hazırlık yapmak zorundayız.
 - We have to prepare for that.
Onu yapmak için hazır değilim.
 - I'm not prepared to do that.
Ona doğum gününde bir sürpriz yapmak için, ben harika bir pasta hazırladım.
 - In order to give him a surprise on his birthday, I prepared a fantastic cake.