English - Turkish
Definition of to play (a recording) in English Turkish dictionary
- put on
- giymek
Bazı giysiler giymek istiyorum.
-I'd like to put on some clothes.
O, ayakkabılarını giymek için durdu.
-He stopped to put on his shoes.
- put on
- sahneye koymak
- put on
- abartmak
- put on
- numarası yapmak
- put on
- (deyim) put on airs caka satmak,bir takim haller takinmak put someone on his guard birini uyararak dikkatli olmasini soylemek put someone on a pedestal [kd] birini kusursuz yetkin,saymak put the screws on someone (argo) birini sıkıştırmak,zorlamak,baskı yapmak put one's money on someone/sth. (kd) birinin başarılı olacağına veya herhangi bir şey olacağına emin olmak. put one's thinking cap on cozum bulmaya calismak,dusunup tasinmak
- put on
- (Arılık) kovana kat atmak
- put on
- (Arılık) ballık eklemek
- put on
- çoğaltmak
- put on
- kuşanmak
- put on
- giy
Tom elbiselerini çıkardı ve pijamalarını giydi.
-Tom took off his clothes and put on his pajamas.
Tom ayakkabılarını giydi.
-Tom put on his shoes.
- put on
- artırmak
- put on
- çalıştırmak
- put on
- (ışığı, radyoyu v.b.'ni) açmak
- put on
- sahnelemek
- put on
- (oyunu) sahneye koymak; (oyunu) oynamak
- put on
- sayı yapmak
- put on
- ileri almak
- put on
- üzerine bahse girmek
Related Terms
English - English
Definition of to play (a recording) in English English dictionary
- put on
Can you put on The Sound of Music? I'd like to see it again.
to play (a recording)
Resimler
History
Favorites