Yaptığını sandığım başarı türünü elde etmek istiyorsan, öyleyse daha çok çalışmak zorunda kalacaksın.
 - If you want to achieve the kind of success that I think you do, then you'll have to study harder.
Elde etmek neredeyse imkânsızdır.
 - It's almost impossible to achieve.
Önceden başardiğımız yarın başarabileceğimiz ve başarmak zorunda olduğumuz için bize ümit verir.
 - What we've already achieved gives us hope for what we can and must achieve tomorrow.
Onu başarmak için kendini tehlikeye atmak zorunda kalacaksın.
 - In order to achieve that, you'll have to take risks.
O bir atılımı gerçekleştirmek için yeteneğini berbat bir şekilde abarttı.
 - He badly exaggerated his ability to achieve a breakthrough.
Hiç kimse bir şey başarmadı.
 - No one achieved anything.
Onu nasıl başarmayı düşünüyorsun?
 - How do you intend to achieve that?