Ricardo galibiyet için 500 Amerikan doları aldı.
 - Ricardo got US$ 500 for winning.
Aslanların şahinler üzerinde kolay bir galibiyeti vardı.
 - The Lions had an easy win over the Hawks.
Tom zaferi şarapla kutluyor.
 - Tom was celebrating the victory with wine.
Seçimi kazanmak adayın siyasi partisi için büyük bir zaferdi.
 - Winning the election was a great victory for the candidate's political party.
O takımın çok az, eğer varsa, kazanma şansı var.
 - That team has little, if any, chance of winning.
Seyircisini kazanmak için konuşmacı, iletişim kurslarından öğrendiği retorik teknikleri kullanarak başvurdu.
 - To win his audience, the speaker resorted to using rhetorical techniques he learned from his communication courses.
Her zaman başarılı olamazsın.
 - You win some, you lose some.
Böylece onun kalbini kazanmada başarılı oldu.
 - Thus he succeeded in winning her heart.
Onun seçimi kazanması için herhangi bir ihtimal var mı?
 - Is there any possibility that he'll win the election?
Seyircisini kazanmak için konuşmacı, iletişim kurslarından öğrendiği retorik teknikleri kullanarak başvurdu.
 - To win his audience, the speaker resorted to using rhetorical techniques he learned from his communication courses.
Saygın bir insan bulmak bir piyango kazanmaktan daha zor.
 - Finding a decent man is more difficult than winning a lottery.
Bir ödül kazanmak için yeterince yükseğe zıplamadı.
 - He didn't jump high enough to win a prize.