Gölün üstündeki buz senin ağırlığını taşımak için çok ince.
 - The ice on the lake is too thin to bear your weight.
O, büyük sinema güzelliklerinden biri olan Ingrid Bergman'a şaşırtıcı bir benzerlik taşımaktadır,
 - She bears a striking resemblance to Ingrid Bergman, one of the great cinema beauties.
Bir ayı ağaca tırmanabilir.
 - A bear can climb a tree.
Tom kızgın ayıdan kaçmak için elinden geldiği kadar hızlı koştu.
 - Tom ran as fast as he could to escape from the angry bear.
Tom'un sineye çekmekten başka seçeneği yoktu.
 - Tom had no choice but to grin and bear it.