Tom, John'un Mary'ye bakış tarzını sevmiyor.
 - Tom doesn't like the way John looks at Mary.
Eğer bakışlar öldürebilse, ben zaten şimdiden ölmüş olurum.
 - If looks could kill, I'd be dead by now.
O kendini daha uzun göstermek için yüksek topuklu ayakkabılar giyiyor.
 - She wears high heels to make herself look taller.
Arkadaşım 18'indeymiş gibi göstermek için kimliğinde oynama yaptı.
 - My friend doctored his ID to make it look like he was 18.
Teşhir vitrine bakmaktan vazgeçti.
 - She stopped looking at the show window.
Meg bile bana bakmadı.
 - Meg didn't even look at me.
Erkekler erkeksi görünmek isterler.
 - Men like to look masculine.
Kim genç ve seksi görünmek istemez ki?
 - Who doesn't want to look young and sexy?
O bana baktı ve gülümsedi.
 - She looked at me and smiled.
O birçok geceyi yıldızlara bakarak geçirdi.
 - Many nights did he spend, looking up at the stars.
Tom'a dikkat etmek zorunda kalacaksın.
 - You'll have to look out for Tom.
Tom'un çıkarlarına dikkat etmek zorundayım.
 - I have an obligation to look out for Tom's interests.
Hayır, teşekkürler. Sadece etrafa bakınıyorum.
 - No, thank you. I'm just looking around.
Kafasını erkeğin omuzuna koymuş olan kız şaşkın şaşkın etrafına bakındı.
 - The girl, who had her head on the boy's shoulder, looked around in surprise.