Ben biraz Japonca konuşuyorum.
 - I speak a little Japanese.
Biraz daha biber ekle.
 - Add a little more pepper.
Tom azıcık erken geldi.
 - Tom was a little early.
Kanepede azıcık kestir.
 - Take a little nap on the couch.
O pastadan bir parça alabilir miyim?
 - Could I get a little piece of that cake?
İşte senin için bir parça tavsiye, Tom.
 - Here's a little nugget of advice for you, Tom.
Haklı olabilirsin, ama bizim çok az farklı bir görüşümüz var.
 - You may be right, but we have a slightly different opinion.
Tom hakkında çok az endişeliyim.
 - I'm slightly worried about Tom.
Şişe içinde kalan sadece bir miktar süt vardı.
 - There was only a little milk left in the bottle.
Tom, bugün biraz keyfsiz.
 - Tom is slightly under the weather today.
Büyükannem biraz ağır işitir. Yani hafifçe sağırdır.
 - My grandmother is hard of hearing. In other words she is slightly deaf.
Başı bir tarafa doğru hafifçe eğik, sessizce ayakta durdu.
 - She stood silently, her head tilted slightly to one side.
Şartlar hafifçe farklı olmasına rağmen, bizim deneyin sonucu Robinson'unki ile aynı.
 - Although the conditions are slightly different, the result of our experiment was identical with Robinson's.