to-thicken

listen to the pronunciation of to-thicken
English - Turkish

Definition of to-thicken in English Turkish dictionary

thick
kalın

Buz üzerinde yürümek için yeteri kadar kalın. - The ice is thick enough to walk on.

Boynun bir önceki yılda kalınlaştı mı? - Has your neck thickened during the previous year?

thick
keşif
thick
{s} yoğun

Biz yoğun çalılıkların arasından yürüdük. - We walked through thick bushes.

Çorba yoğunlaşana kadar kaynatın. - Boil the soup down until it becomes thick.

flocculate
pıhtılaştırmak
flocculate
pıhtılaşmak
thick
kaplı

Gemi, kalın sisle kaplı, şafakta yola çıktı. - The ship, covered in thick fog, set sail at dawn.

Zemin kalın bir halı ile kaplıdır. - The floor is covered with a thick carpet.

thick
{s} koyu

Onun koyu makyajı iğrençtir. - Her thick makeup is disgusting.

Koyu, kremalı mantar çorbası severim. - I love thick, creamy mushroom soup.

thick
en hareketli an
thick
{s} sisli
thick
{s} boğuk
thick
{s} sık

Kar o kadar sık düşmeye başladı ki küçük çocuk kendi elini göremedi. - The snow began to fall so thickly that the little boy could not see his own hand.

Orman sık ve aşılmazdı. - The forest was thick and impenetrable.

flocculate
pamuk gibi top top olmak topaklamak
flocculate
topaklanmak
thick
{i} en çok olduğu yer
thick

Kar o kadar sık düşmeye başladı ki küçük çocuk kendi elini göremedi. - The snow began to fall so thickly that the little boy could not see his own hand.

Bu kalın yün çoraplar bacaklarınızı sıcak tutacak. - These thick wool stockings will keep your legs warm.

thick
{i} en heyecanlı yeri
thick
ahmak
thick
{s} yakın (arkadaş)
to thicken
kıvamlaştırmak
English - English
flocculate
thick