Bu tren Aomori'den yarım saat geç ayrıldı, bu yüzden maalesef Tokyo'ya öğleden önce varamayacağız.
 - This train left Aomori thirty minutes late, so we won't arrive at Tokyo before noon, I'm afraid.
Biz, öğleyin pizza ve tavuk yedik.
 - We've eaten pizza and chicken at noon.
Öğlen yemeğimizi genellikle öğlen yeriz.
 - We usually have lunch at noon.
Öğlene kadar burada olması gerekirdi.
 - She was supposed to be here by noon.
Tom, Mary'nin öğle yemeğini her zaman öğle vakti yediğini söylüyor.
 - Tom says Mary always eats lunch at noon.