Öğretmen çocukları, yaramazlık ettiklerinde ya da çarpım tablolarını ezbere okuyamadıklarında döverdi.
 - The teacher caned the children if they misbehaved or were unable to recite their times tables.
Onu gördüğüm her an kalbim hızlı çarpıyor.
 - My heart beats fast each time I see her.
O zaman Japonya'da hiç demir yolu yoktu.
 - There were no railroads at that time in Japan.
Şimdi iyi geceler demenin zamanıdır.
 - Now it's time to say good night.
Onlar uzun süredir burada yaşıyor.
 - They have lived here for a long time.
Eğer bir süre evden uzak olursam, posta servisini bırakacağım.
 - If I'm away from home for a period of time, I will stop mail delivery.
Beni ilk adımla çağırmanı senden kaç kez istemek zorundayım?
 - How many times do I have to ask you to call me by my first name?
Diaoyu adaları çok eski çağlardan beri Çin toprağı olmuştur.
 - The Diaoyu Islands have been Chinese territory since ancient times.
Yarın bu vakitte onunla akşam yemeği yiyor olacak.
 - He will be having dinner with her at this time tomorrow.
O, yarın bu vakitte Londra'da olacak.
 - He will be in London at this time tomorrow.
Bir zaman makinen olduğunu hayal et.
 - Imagine that you had a time machine.
Ne zaman geri döneceksin?
 - What time will you be back?