Kız kardeşim ve ben tatilde Fuji Dağı'nın dibindeki ufak bir köyde kaldık.
 - During the vacation my sister and I stayed at a small village at the foot of Mt. Fuji.
Evimin önünde ufak bir bahçe var.
 - There is a small garden in front of my house.
Yakınlardaki küçük bir kasabada yaşıyordu.
 - He lived in a small town nearby.
Hollanda küçük bir ülkedir.
 - Holland is a small country.
Arabanın arkasında saklanan küçük bir kedi var.
 - There's one small cat hiding behind the car.
Bizim küçük bir arka bahçemiz var.
 - We have a small backyard.
Ne kazandığın patronun maaşı ile karşılaştırıldığında ufak tefek şey.
 - What you make is small potatoes compared to the boss's salary.