Bir zeytin dalı uzatmak bir füze fırlatmaktan daha iyi.
 - Better to extend an olive branch than launch a missile.
Torpidoları fırlatmak için hazırlanın.
 - Prepare to launch torpedoes.
Koministler büyük bir askeri kampanya başlattı.
 - The Communists launched a major military campaign.
Büyük bir saldırı başlatmaya karar verdiler.
 - They decided to launch a major attack.
Uydu fırlatma canlı olarak yayınlandı.
 - The satellite launch was broadcast live.
Fırlatma başarılı oldu. Biz şimdi güneş sistemini terk ediyoruz.
 - The launch was successful. We're now leaving the solar system.
Yapay dünya uydularının fırlatılmasına yaygın olarak uzayın bir keşfi gözüyle bakılmaktadır.
 - The launching of artificial earth satellites is commonly looked upon as an exploration of space.
Onlar bir roket fırlattı.
 - They launched a rocket.